Türkler, tarih boyunca Orta Asya’dan Anadolu’ya, Afrika’ya ve oradan Balkanlar’a kadar uzanan medeniyet ve kültür yolculuğunda diğer milletlere öncülük etmişlerdir.
Türklerin Hollanda’da 60. yıl etkinlikleri kapsamında oldukça fazla araştırma, makale ve kitap yazılmıştır. Ben de Hollanda’da 43 yılı geride bırakan biri olarak bir şeyler yazmasam olmazdı.
Hollanda’ya gelen Türk göçmenlerinin ilk dalgası, malumunuz, 1960’lı yıllarda gerçekleşti ve o zamandan beri Hollanda’nın kültürel, ekonomik ve sosyal dokusuna önemli katkılarda bulundular. 60 yıl boyunca, Türk topluluğu Hollanda’da köklü bir varlık haline geldi ve bu süre zarfında pek çok alanda aktif rol aldılar.
Hollandalılar Türklerle ilk olarak 1561 yılında temaslar kurarak başlamış, 1612 yılında Osmanlıyla ticaret hakkı verilen ilk gayrimüslim topluluk olmuştur. Bu ilişkiler Hollandalılar Türklerle dostluk ve kültür paylaşımı bugüne kadar etkili bir şekilde sürmüştür.
2. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da kalkınma döneminde yeterli insan kaynağı bulunmaması nedeniyle Avrupa ile Türkiye arasında yapılan, çoğumuzun ismini bildiği, Ankara Antlaşması 1963 (het Associatieovereenkomst tussen de Europese Unie en Turkije), ilk olarak firmaların davetiyle o günlerde “misafir işçiler” olarak geldikleri yolu açmıştır. Daha sonra ise hısım, akraba ve kendi çabalarıyla gelinmişlerdir. Çoğu gurbetçi işçi gibi babam ve köylülerimiz (Yozgat Boğazlıyan Aşağı Hasinli Köyünden) bu yolla Hollanda’ya gelerek sayılarımızı yarım milyonu aşmıştır. Bu nedenle, Hollanda’ya göçler 20. yüzyılın ikinci yarısında yoğunlaşmıştır. İlk başta ekonomik faktörlerden, daha sonra ise Türkiye’deki ekonomik koşullardan dolayı göçler artmıştır. Şimdilerde ise değerli dostum İlhan Karaçay beyefendinin 29 Şubat 2024 tarihindeki bilgilendirici yazısında izah ettiği gibi Türkiye’de beyin göçüyle gelen beyaz yaka dediğimiz burada “Expat” olarak nitelendirdiğimiz iyi eğitimli Türkler sayıları yabana atılmayacak kadar kendilerinden bahsettirerek çoğalıyorlar.
Şahsi fikrimdir “Hollanda toplumunun en renkli mozaiklerinden biri, Türk göçmenlerin yüzyıllık hikayesidir. 1960’ların başında başlayan misafir işçi programıyla başlayan bu yolculuk, o zamandan beri önemli değişikliklere tanıklık etti. Bugün, Hollanda’daki Türk topluluğu, yaklaşık 431.000 kişi ile ülkenin en büyük ikinci nüfus grubunu oluşturuyor.
Bu topluluğun hikayesi, sadece ekonomik göçün ötesinde uzanıyor. Yukarda belirttiğim gibi Türkiye’nin tarih boyunca Hollanda ile olan bağları derin köklere sahip. İki ülke arasındaki ilişkiler Osmanlı İmparatorluğu’nun, Hollanda’nın bağımsızlığını tanıyan dördüncü ülke olarak Hollanda tarihine dek uzanır. Ancak, Türk topluluğunun büyük ölçekli varlığı 20. yüzyılın başlarına dayanmaktadır.
Türk göçmenler, sadece ekonomik anlamda değil, aynı zamanda kültürel ve toplumsal anlamda da Hollanda’ya büyük katkılarda bulunmuştur. Türk kökenli Hollandalılar, geleneklerini ve kültürlerini canlı tutarken, aynı zamanda Hollanda’nın çeşitliliğine ve zenginliğine katkı sağlamaktadırlar.
Bu yolculukta Türkler oldukça çok zorluklar da yaşandı, belki bazılarımız hala yaşıyor. İlk dönemlerde iş bulma ve entegrasyon sorunlarıyla karşılaşan göçmenler, zamanla kendi kurumlarını oluşturarak ve toplumla bütünleşerek güçlü bir varlık haline geldiler.
Bugün, Türk kökenli Hollandalılar arasında farklı kesimler bulunmakta ve toplumun çeşitli alanlarında aktif roller üstlenmektedirler. Eğitim, iş dünyası, kültür ve sanat gibi birçok alanda Türk topluluğunun izlerini görmek mümkündür.
Türk topluluğunun karşılaştığı bazı zorluklar da var. Eğitimdeki fırsat eşitsizlikleri ve iş piyasasındaki ayrımcılık gibi sorunlar, hala çözülmeyi bekleyen konular arasındadır. Ayrıca, kültürel farklılıkların getirdiği bazı ön yargılar ve önyargılar da toplum içinde varlığını sürdürmektedir.
Bu zorluklara rağmen, Türk kökenli Hollandalılar, ülkelerine ve toplumlarına önemli katkılarda bulunmaya devam etmektedirler. Örneğin, Hollanda’da saygın iş insanları ve onların kurduğu dernekler gün geçtikçe çoğalmaya devam ediyor. Bunların başında, üyelerinin cirosu dört milyara yaklaşmış olan 2004 yılında kurulan Türk iş insanları derneği benim de üye olduğum HOTIAD gelmektedir. Ayrıca, TOVER girişimcilik derneği, Kayserililer, Yozgatlılar iş adamları derneği ve son olarak yeni kurulan Elâzığlar iş insanları derneği VEON gibi dernekler de bulunmaktadır. Bu derneklerin yanı sıra, Türkiye merkezli ve Hollanda’da temsilcilikleri olan, MÜSİAD ve TÜSİAD STK’larda Hollanda’da faaliyet göstermektedir. Genç kuşakların bu ve buna benzer STK’lara katıldıkça ve daha fazla iş birliği sağlayarak bu dinamik (Türk) topluluğu daha da güçlenecek ve Hollanda’nın çeşitliliğini ve zenginliğini daha da artıracaktır.
Sonuç olarak, Türk topluluğunun Hollanda’daki 60 yıllık varlığı, uzun bir yolculuğun ve birçok mücadelenin gururlu bir ürünüdür. Bu yolculuğun devamı ve biz Hollandalı Türkler olarak Hollanda’ya ekonomiye ve sosyal yaşamına daha fazla katkı sağlayarak nice 60 yılı yaşayacağız.
Elbette, Filistin’deki katliam, Ukrayna’daki savaş, Irak’taki, Suriye’deki ve Uygur bölgesindeki Türk kardeşlerimizin maruz kaldığı insanlık dışı zulümleri unutmadık ve her fırsatta dile getireceğiz ve savunacağız “unutmayacağız”.
Sağlıkla, esenlikle, kardeşçe kalın.
Previous PostModern Dünyada Dış Politika ve Diplomasi Mutfağı
Next PostIHHNL, 15. Geleneksel İftar Programını Gerçekleştirdi