Balkanlar’daki Türkler, Avrupa Türklerinin uzun yıllar ilgi alanına girmiş ve Evlad-ı Fatihan sürekli hatırlanmıştır. Örneğin Bulgaristan’da Türklere yapılan asimilasyon karşısında, Avrupa Türkleri sokaklarda gösteriler düzenlemişlerdir. Modern Avrupa’nın gözleri önünde yaşanan Bosna Savaşı ve suçsuz binlerce Müslümanın acımasızca katliamı karşısında Avrupa’daki Türkler ve Müslümanlar, Boşnak kardeşlerine destek vermek için canla başla çalışmışlardır.
Yeni bir Kurban Bayramı’na kavuşmanın heyecanı yaşıyoruz. Heyecanımız; bir taraftan Bayramın getirdiği güzellikler, yenilikler, birliktelikler, hatırlamalar, sıla-ı rahim ve bu dünyadan göçenlere dualar, diğer taraftan da yıllar içinde Bayramların hafızamızdaki yeri, yani unutulmayan hatıralardır. ‘Hatıralar’ derken, Kosova, Kuzey Makedonya, Arnavutluk’taki Bayram hatıraları geliveriyor aklıma. İşte bunlardan birisi de Ohri’de kılınan bir Kurban Bayramı namazı hatırası.
Balkanlar’daki Türkler, Avrupa Türklerinin uzun yıllar ilgi alanına girmiş ve Evlad-ı Fatihan sürekli hatırlanmıştır. Örneğin Bulgaristan’da Türklere yapılan asimilasyon karşısında, Avrupa Türkleri sokaklarda gösteriler düzenlemişlerdir. Modern Avrupa’nın gözleri önünde yaşanan Bosna Savaşı ve suçsuz binlerce Müslümanın acımasızca katliamı karşısında Avrupa’daki Türkler ve Müslümanlar, Boşnak kardeşlerine destek vermek için canla başla çalışmışlardır.
Şimdi, gelelim Kuzey Makedonya’nın güzel kenti Ohri’de kılınan bir Kurban Bayramı namazı hatırasına. Bir Kurban Bayramı arefesinde, Türkevi Derneği’nden bir grup gönüllü arkadaşla Kuzey Makedonya’da Kurbanlarımızı kesmek ve etlerini dağıtmak üzere Amsterdam’dan hareket ettik. Üsküp’e direk uçuş olmadığı için, Lubliyana’da uzun bir bekleyişten sonra gecenin ilerleyen saatlerinde Üsküp’e ulaştık.
Üsküp hava meydanında bizi Yeni Balkan Dergisi sahibi Mürteza Suluoca karşıladı. O gece, kara yoluyla Ohri’ye ulaştık. Ohri Gölü kenarında, Türklerin işlettiği bir otele yerleştik. Otelde Türkiye’den gelen heyetle buluştuk. Sabah erken kalkıp, Bayram namazına gitmemiz gerekiyordu. Uzun süren yolculuk, hepimizi yorgun düşürmüştü. Bayram namazına iki üç saat vardı. ‘Ne yapalım, nasıl uyanalım’ derken, grubun içinde en yaşlımız, “arkadaşlar o iş bende, ben sizi Bayram namazına uyandırırım, haydi hepinize hayırlı geceler” dedi.
Kabul ettik, zaten yorgunduk. Hakikaten sabah saat 05.30 sularında, ihtiyar kurt odalarımızın kapısını çaldı ve bizi uyandırdı. Hemen hazırlanıp, Ohri Pir Mehmed Hayati Halveti Dergâhı’na doğru yürümeye başladık. Minaresi uzaktan görülen camiye yaklaştıkça bir hareketliliğin olduğuna şahit olduk. İmamın, yer yer konuşmasında Türkçeye de yer verdiğini duyunca ayrı bir heyecanlandık. Büyük bir huşu ve heyecan içinde, tekbirlerle Bayram namazımızı kıldık. Namaz sonrası, Bayramlaşma halkasına biz de girdik ve Dergâhın Şeyhi Osman Efendi Dehar (Allah rahmet eylesin) ve Bayram namazına gelenlerle bayramlaştık.
Dergah’ın önü sayılabilecek, doğu tarafında yer alan asırlık çınar ağacının önünde bir hatıra fotoğrafı çektirdik. Bu ulu çınar ağacının nelere şahitlik ettiğini, bu dünyadan gelip geçen kimlere merhaba dediğini de düşündük.
Otele geri geldiğimizde, ortalığın karıştığını gördük. Bizim ihtiyar, Hollanda Türk medyasının yakından tanıdığı Dede Coşkun Yeğenoğlu (Allah rahmet eylesin) otelde herkesin Bayram namazına gideceğini düşünüp, ‘haydin namaza’ diyerek, tüm odaların kapılarını çalmış ve yanlışlıkla tüm otel müşterilerini tatlı uykusundan uyandırmış…
Otelde vakit kaybetmeden, sabah kahvaltısı için yeşil Resne’nin yolunu tutuyoruz. Resne’de Mürteza’nın anne ve babasının misafiriyiz. Resne’ye girince adeta Isparta’nın Gelendost İlçesine gelmiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Zira her taraf elma bahçeleriyle dolu. Demlenmiş Türk çayı eşliğinde, Anadolu’nun bir kasabasındaymışız gibi kahvaltımızı ve sohbetimizi yapıyoruz. Sohbet esnasında Resne elmasının meşhur olduğunu öğreniyoruz. Peki Resne’nin sadece elması mı meşhur? Hayır. Resne’nin bir de Niyazi beyi meşhur. Yani Resneli Niyazi. Koca bıyıklı ve heybetli duruşuyla tanınan Osmanlı Subayı, Resne’de doğmuş. Aynı zamanda İttihat ve Terakkici olan ve Enver Paşayla dağlara çıkan Resneli Niyazi’nin yaptırdığı ve yaşadığı ev bugün Müze olarak faaliyettedir.
Kahvaltıdan sonra, Kurbanların kesileceği Merkez Jupa’ya yani Türk köylerine doğru hareket ettik. İlk karşımıza çıkan Türk köyü, Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin dünyaya geldiği Kocacık Köyü oldu. Biraz ileride bir başka Türk köyü Merkez Jupa’ya vardığımızda bizi Belediye Başkanı Mazlum Hasan (Allah rahmet eylesin) ve Türk Milli Birlik Hareketi (TMBH) Genel Başkanı Erdoğan Saraç ve dava arkadaşları karşılamıştı. Gün boyu, büyük bir meydanda kesilen kurbanların etlerini poşetlere koyarak evlere dağıtmıştık…
Sözün özü, bir Kurban Bayramı vesilesiyle, hafızamızda canlanan Balkan Türkleri ile Avrupa Türklerinin geçmişte olduğu gibi, bugün ve gelecekte de ortak çalışmaları devam etmelidir.
Bu vesileyle, tüm okuyucularımın, idrak etmekte olduğumuz Kurban Bayramını kutlar, Bayramın tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını dilerim.