Bazı durumlar vardır ki ince eleyip sık dokumayı gerektirir. Fevrilik ve duygusallık ilk anda sizden beklenen bir davranış gibi görünse de uzun vadede size zarar verir. Bu yüzden böylesi anlarda bir karar vermeden önce sakinleşmeyi beklemek gerekir. Aksi takdirde geri dönüşü olmayan hatalar yapılabilir.
Siyasette de durum böyledir. Siyaset duygusallığı ve hatayı kaldırmaz. Yıllarca emek verip mücadele ederek elde ettiğiniz konum bir anda ayağınızın altından kayıverir ve bir daha aynı konuma gelmeniz hemen hemen imkansızdır. Bu yüzden de sağduyulu hareket etmek kaçınılmazdır. Bir takım siyasetten anlamayan çığırtkanların gazına gelerek dönüşü olmayan bir yola girmenin kimseye bir faydası yoktur. Köprüleri yakarak terk etme başvurulacak en son metot olmalıdır.
Siyasetin neden duygusallığı ve hatayı kaldırmadığını kavramlardan hareket ederek açmaya çalışırsak ne demek istediğimin daha iyi anlaşılacağı kanaatindeyim. Önce siyaset ve siyasetçi kavramlarına bir bakalım. Siyaset devletin işleyişinin belirli bir anlayıştan yola çıkarak düzenlenmesi olarak tanımlanabilir. Bu anlayış dünyevi veya semavi ilkeleri esas alabildiği gibi bazen de pragmatik saiklere dayanabilir. Modern toplumlarda siyasetin dayandığı temeller genellikle ideolojilerdir ve temelleri de dünyevidir. Ancak dünyevi ideolojilerden bazıları da dini değerleri çıkış noktası olarak alabilmektedirler. Hal böyle olunca da siyasete talip olanlar kendilerine uygun bir siyasi oluşuma, başka bir deyişle, bir siyasi partiye katılabilir veya kendileri bir siyasi oluşumu hayata geçirebilirler. Her iki durumda da bir siyasi angajman söz konusudur ve bu da oluşumların yetkili organları tarafından onaylanmıştır. Kısaca, siyasete bir siyasi parti çatısı altında girmek isteyenler üyesi olmak istedikleri partinin programlarını da onaylamış olurlar.
Nasıl ki iki kişinin olduğu yerde farklı fikirlerin olması mümkünse siyasi partilerde de bir çok konuda farklı yaklaşımların olması normaldir. Ancak bu farklılıklar meşru platformlarda ifade edilmelidir ve nihai olarak çoğunluğun verdiği kararlara riayet edilmesi beklenir. Ben bu konuda farklı düşünüyorum haliyle partim adına kendi fikrimi ilan ederim derseniz bu siyasetin kuralına uymaz ve disiplin gerektirir. Şayet uygulanan politikaların parti ilkelerine ters düştüğü kanaati hakimse, bu konuda parti programı esas alınarak eleştiri getirilip yetkili organların harekete geçirilmesi sağlanabilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli husus parti ilkeleridir. Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkmak siyasetten bihaber olmak anlamına gelir. Yok mu Müslüman mahallesinde salyangoz satmaya kalkan? Var, hem de çok var. Özellikle bizim Türk kökenli siyasetçiler arasında çok var böyleleri. Tabiri caizse bazıları karpuz gibi, içi başka dışı başka renk. Biz çok muhafazakarlar biliriz sosyalist partilerde siyaset yapmaya çalışan. Ne sosyalistler biliriz muhafazakarlara taş çıkartan!
Esas konuya tekrar dönecek olursak, siyaseti kurallarıyla oynamak gerektiğinin altını çizebiliriz. Sadece kurallarıyla oynamak da yetmiyor, aynı zamanda sabırlı ve sağduyulu olmak da gerekir. Şayet ortada bir anlaşmazlık varsa bunun ne olduğu ve hangi sebeplerden ortaya çıktığı kamuoyuna iyi yansıtılmalıdır. Provokasyon ve ajitasyonlar her zaman olacaktır, haliyle buna hazırlıklı olmak gerekir. Bir de şu siyasetten bihaber ‘danışmanlardan’ uzak durmak gerekir. Boşuna dememişler kılavuzu karga olanın burnu b..tan kurtulmaz diye!
Şayet bütün meşru yollar denendiği halde çok ciddi fikir ayrılıkları söz konusuysa köprüleri yakıp gitmek bir alternatif olabilir, ama bu bile belirli bir strateji takip etmeyi gerektir. Aksi takdirde öfkeyle kalkıp zararla oturulmuş olunur ve bir müddet gündemi meşgul ettikten sonra unutulur gidilir. Bunun siyasette örneği sayılamayacak kadar çoktur.