Hollandalılar ‘norm ve değerler’ deyimini çok kullanırlar ama, kusura bakmasınlar, onları çok iyi tanıyan bir akraba olarak ben şahsen Hollandalılar’da ne norm ve ne de değer bulamadım.
Hiç unutmam, bir zamanlar Galatasaray’ın başkanlığını yapan Selahattin Beyazıt, Ajax ile futbolcu transferi için görüşmeye gelmişti. Yönetim Kurulu toplantısına birlikte girmiştik. Ön sohbet sırasında bir yönetici bana, ‘İyi ama, siz de bize uyum sağlayamıyorsunuz. Bizim norm ve değerlerimize dikkat etmiyorsunuz’ demişti. Bu söz üzerine çok kızmıştım. Ağzıma geleni söyledim. ‘Ben sizin neyinize uyayım? Siz misafir ağırlamasını bilmezsiniz. Çocuklarınız dahi misafir için ayağa kalkmaz. Siz de masa üzerindeki ayağınızı indirmeden misafire ‘Çek bir sandalye’ dersiniz. Kaldı ki ben misafirimi üzerimde ceketim, ayağımda ayakkabım olduğu halde kapıda karşılarım ve kapıya kadar yolcu ederim. Sizin yemek kültürünüz de çok zayıf.
Siz giyinmesini bilmezsiniz. Üzerinizdeki kıyafetin renkleri hiç uymamış. Benim kıyafetime bakar mısın?’
Yöneticiye bunları sıralarken o dönemin ünlü Başkanı Jaap van Praag araya girmek mecburiyetinde kaldı ve aramızdaki bu münakaşayı sonlandırdı.
Bir Hollandalı ile evli olduğum için, Hollandalılarla ev ziyaretlerimiz diğerlerinden daha çok olmuştur. Akraba ziyaretleri de cabası. Gerek yetişkin insanlardan ve gerekse çocuklardan, adab-ı muaşerete uymayan pek çok hareket gördüm. Bunlara şahit olan Hollandalı eşimle hep göz göze gelirdik. Eşim, gerek buradaki Türkler’den ve gerekse anavatandaki Türkler’den gördüğü saygı ve misafirperverliği hatırlatır ve kıyaslama yapardı.
Böylesi kültür ve gelenek fakiri bir toplum içinde yaşamakta olan bizim çocuklarımızdan ne bekleyebiliriz ki? Uyum, uyum diye bizi yıllardır yoran Hollandalılar’ın nesine uyum sağlayacak bizim çocuklarımız?
Bu acı gerçeği Hollandalılar’ın yüzüne kimse vuramıyor. Ben bu durumu korkusuz bir şekilde defalarca yazdım. Hollandalılar’ı artık sevmediğimi yazdım. Hem de Hollandaca olarak. Hem de tüm yayın organlarına göndererek.
Hollandalılar için, ‘İçlerinde bir tane bile demokrat yok’ diyecek kadar ileri gittim.
Şimdi; kimliğimizden ve kültürümüzden gelen değerleri Hollanda’da nasıl koruyup yaşatacağımız soruluyor.
Yardımseverlik, misafirperverlik, akrabayı ziyaret etmek, insanları iyiliğe davet edici olmak, misafirlere ve muhtaçlara ikramda bulunmak gibi, kültürümüzün ve geleneğimizin en önemli kurallarını, çocuklarımıza nasıl aşılayacağımız soruşturuluyor.
Benim naçizane tavsiyem şu olabilir: Bu konuları çocuklarımıza evde sık sık anlatmalıyız. Sokakta, okulda, işyerinde ve eğlencede Hollandalılarla kaynaşmış olanlarımıza bu konular sıkça anlatılmalı.
Aksi takdirde, 100 yıl sonra Hollandalılaşmış bir nesil yetiştirmiş oluruz.
Hayırlısı olsun…