Yapılan basın bildirisi şöyle:
“Son günlerde Avrupalı Türkiyelileri bekleyen iki büyük tehlike ortaya çıktı. Birinci tehlike, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde Avrupa Birliği (AB) karşıtı partilerin oylarını ciddi olarak artırmasıdır. Bunlar sadece AB karşıtı değiller, aynı zamanda göçmenlere, özellikle müslüman ülkelerden gelen göçmenlere karşı ayırımcı, nefret politikalarını körüklüyorlar. Bunların Avrupa Parlamentosu’nda güçlerini artırmaları, Brüksel’de AB çevrelerinde göçmen karşıtı kararların yolunu açabilir.
En önemlisi de bu partilerin kendi ülkelerindeki seçimlerde başarılarını tekrarlama potansiyeli taşımalarıdır. Bu durumda yapacakları ilk işin göçmenlerin haklarını kısıtlamak olacağını öngörmek için çok zeki olmaya gerek yoktur. Wilders’in Hollanda’da iktidara geleceğini düşünelim ve neler olabileceğini tahmin edelim.
Sonuç olarak, Avrupa Parlamentosu seçimleri tehlikenin ne kadar yakınlaştığı konusunda bize ciddi bir uyarı niteliği taşımaktadır.
İkinci büyük tehlikeyi Türkiye’de yakında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri teşkil etmektedir. Son dönemde Türkiye’de olup bitenler bizi ciddi olarak endişelendiriyor. Çünkü Türkiye’de toplum son derece kamplaşmış ve patlamaya hazır bir konumdadır. Bunun temel nedeni Başbakan Tayyip Erdoğan’ın otoriter ve dindar bir toplum oluşturmak için anti-demokratik bir yol izlemeye başlamasıdır.
İktidarının ilk dönemlerinde birçok reforma imza atan Erdoğan –ki bunları biz de HTİB olarak destekledik- halktan aldığı desteğin büyüklüğünü hazmedemeyerek hayalindeki Türkiye’yi, yani dindar ve otoriter bir Türkiye’yi oluşturabileceği hülyasına kapıldı. Yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma bakanlara, hatta Başbakan’a ve çocuklarına kadar uzandı. Bu nedenle Tayyip Erdoğan kendisi dışındaki herkesi ötekileştirmeye, dışlamaya çalışıyor, anti-demokratik baskı ve teröre başvuruyor. Can havliyle herkese saldırıyor.
İşin kötüsü bu zat önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde aday ve olağanüstü gelişmeler olmazsa seçilmesi büyük bir ihtimaldir. Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesi demek toplumdaki mevcut kamplaşmanın ve çatışmanın artması anlamına gelir. Bunun Avrupa’daki Türkiyelileri etkilememesi düşünülemez. Bizim buna ‘dur’ dememiz gerekir.
Geçmişte bu olanak elimizde değildi, çünkü oylarımızı kullanamıyorduk. Ancak bu seçimde ilk kez bu olanağı kullanabileceğiz. Oylarımızı Türkiye’nin kaosa sürüklenmesi, kamplaşması ve anti-demokratik bir yöne sapması için değil, demokratik, özgür ve gelişen bir Türkiye için kullanmalıyız. Avrupa’daki iki milyon seçmen cumhurbaşkanlığı seçiminin, dolayısıyla Türkiye’nin kaderini değiştirebilir.
Bu nedenle Tayyip Erdoğan’ın otoriter ve dindar bir Türkiye projesine hayır demeliyiz.Bir oy bir oydur. Birçok seçimin kaderinin tek bir oy ile değiştiğini unutmayalım. Mutlaka sandığa gidelim ve tercihimizi kaostan, kamplaşmadan yana değil, demokrasiden, özgürlükten, adaletli, sosyal bir Türkiye’den yana kullanalım.
Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB)”