Fransa’nın dört bir yanında yapılan ‘Terörü Kınama’ gösterilerinde ‘Liberty’ (Özgürlük) flaması taşıyanlara bir sorum var. Gelecek ay TRT çekimleri için Fransa’ya gideceğim. İzmir’de bulunan TRT BELGESEL’den gelecek olan dört arkadaşım ile kafelerden birinde oturacağız.
O ara ben bir sohbet anında, Amsterdam’da ziyaretçi rekoru kıran Anna Frank Müzesi konusu açıldığında, (O müzeyi daha önce görüntülemiştik) şöyle bir laf edeceğim: ‘Bu Anna Frank hikayesi de çok abartılıyor. Ne olmuş yani, Nazilerden kurtulmak için aylarca evinde hapis kalmış. Kaldı ki Filistin’de binlerce Anna Frank İsrail tarafından katlediliyor.’
Az sonra konu değişecek ve sözde Ermeni soykırımı konusu açılacak. Ben yine konuşacağım: ‘Amaaan be sende, iki taraf savaşa girmiş ve karşılıklı olarak yüzbinlerce insan hayatını kaybetmiş. Ne soykırımı’. Bu konuşma sırasında bizi takip eden Fransız İstihbarat Örgütü’nün elemanları hemen devreye girecek ve bana, ‘Sen Yahudilik konusunda antisemitistlik yaptın, Ermeni soykırımını da tanımadın’ diyecekler ve beni kodese atacaklar.
Beni kodese atacak olan istihbaratçıların hiç günahı olmayacak aslında. Zira Fransız yasalarında, sözü edilen her iki konuda hüküm var. ‘Antisemitistlik yaparsan ve Ermeni soykırımını inkar edersen kodese girersin’. Eee, şimdi Fransa’da Liberty flamaları açıldığına göre, herkes istediğini yazacak ve söyleyebilecek demektir.
Tabii ki bundan haberi olmayan Fransız istihbaratçılar da bir hata yapıp beni kodese atacaklar. Şimdi o Liberty flamalarını açmış olanlara soruyorum: Fransız istihbaratçıların bu yanlışından sonra beni kurtarmak için harekete geçecek misiniz?
Komik değil mi? Fransa gibi, pek çok ülke daha, insanları kodese atmak için böyle yasalar çıkarmış. Bu yasa Hollanda’da da çıkacaktı ama, biz gazeteciler ve sivil toplum kuruluşu liderleri bunu önlemeyi başarmıştık. Hollanda tabii ki büyük bir hata yapmıştı. Sözde Ermeni soykırımını kabul etmeyen 3 Türk’ü, milletvekili adaylığı listelerinden çıkarmışlardı. Biz de bunun üzerine kıyameti koparmıştık. Kıyameti koparışımız 3 Türk kardeşimizin partileri tarafından dışlanışına fayda etmedi ama, sözde soykırımı inkar edenleri kodese atma yasasının önlenmesini sağlamıştı.
O günlerde, Türk gazeteciler olarak, İşçi Partisi Lideri olan Wouter Bos ile bir görüşme yapmıştık. Sözde Ermeni soykırımı hakkında bilmedikleri çok şey olduğunu anlatmıştık. Wouter Bos, anlattıklarımızı anlamış ve medyaya bir beyanat vermişti. O beyanat Hollanda gazetelerinde çok geniş yer almıştı. Ülkenin üçüncü büyük gazetesi Trouw haberi büyük puntolarla yayınlarken, aşağıda görebileceğimiz gibi şahsımdan şöyle söz ediyordu: ‘Wouter Bos’un, Ermeni soykırımı hakkında yaptığı açıklama, Hollanda’da Dünya Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürlüğü’nü yapan İlhan Karaçay için çok güzel bir haber olmuştur sanırız.’
Gazete daha sonra da sözde Ermeni soykırımı hakkında kendi zırvalarını sıralamaya devam etmişti. Kaldı ki biz, 1920 yılında Hollanda’nın Algemeen Handelsblad gazetesinde yayınlanan bir haberi göstermiş ve o haberi yazan Hollandalı’nın, ‘Soykırım yoktur, iki taraf birbirlerini öldürmüşlerdir’ görüşünü ortaya sermiştik.