Kutuplaşmış toplumlar bakan kör olur,
Duyar sağır her şeyi bilir amma bilmez olur
Burada esas mesele doğru yada yanlış değildir
Taraf olduğunu kusursuz görür ve onun için o kişi ilahlaşmıştır.
Bu davranış şekli aklı ve mantığı devre dışı bırakmaktır
Sorgulamadan her şeyi peşinen kayıtsız şartız kabul etmektir
Karşı tarafın doğru olma diye bir ihtimal yoktur
Bunun adına kayıtsız şartsız taraf olduğuna biat etmek denir ve koşulsuz şartsız şurtsuz teslimiyettir
Değerli okurlarım bu dizeleri yazarken Türkiye’deki hem Cumhur ittifakı hem de Millet ittifakını kaleme aldım.
Malumunuz 14 Mayıs 2023 tarihinde düzenlenen seçim Türkiye Büyük Millet Meclisinin 28. döneminin 600 yeni üyesini belirlendi ve cumhurbaşkanı adayı olan üç adaydan hiç bir gerekli 50+1 i alamadı.
Dolayısıyla cumhurbaşkanlığı seçimi en çok oy alan iki aday arasında ikinci turda belirlenecek.
Geçtiğimiz cumartesi 20 Mayıs’ta da yurtdışı seçmenler belirlenen seçim merkezlerinde ve havalimanında oylarını atılmaya başlandı. Ben ve eşimde pazar günü Deventer şehrinde vatandaşlık görevimizi yerine getirdik.
Abimin oğlu olan yeğenimin ani bir şekilde hayatını kaybetmesi sebebiyle iki hafta evvel Türkiye’de idim. Orada gördüğüm Türkiye’deki seçim bir oryantalist havasında, şatafatlı, bol bol ses kirliliği, bol bol flama bayrak israflı ve karşılıklı ağızla alınmaz sözlü, yalan yanlışın, eğrinin doğrunun iç içe karışmış olduğu bir seçim gördüm.
Eş dost akrabalar daha kötüsü kardeşler bile bir birine saygıdan uzak ithamlarla birinci tur seçimi bitirdi.
Kutuplaşma en derin en keskin halini gördüm, ailelere kadar ayrışma ötekileştirme ve kutuplaşmanın en keskin şeklinin indiğini gördüm.
Kim ne konuşursa konuşsun kim hangi sebep gösterirse göstersin sırf siyasi ikbal için, çıkar için bunu yapanlar bu değer biçilmez kutsal vatana ve bu aziz millete kötülüklerin en büyüğünü yapmıştır.
Bu davranış Türkiye’de yaşayan seçmenle yurtdışına yaşayan seçmenin arasında onca farklılığa rağmen aynı davranışları yurtdışında da sergilemeleri beni hayliye şaşırttı ve üzdü.
Gelişmemiş toplumlarda demokrasinin oturmadığı, siyasilerin elmayla armutu şahsi ikbal ve çıkar için karıştırarak seçmeni kutuplaştırması insanları adacıklara bölmeleri bu sonucu doğurdu.
Törpülenmeye ve ıslah edilmesi gereken keskin ve sivri uçlu söylem ve hitapların biran evvel ıslahına törpüye ihtiyacı var. İnşallah seçim sonunda bunu başarabiliriz.
Türkiye’deki bu demokrasi olgunlaşması Avrupa ve evrensel standartlarına maalesef gelmedi. Şahsi kanaatim bu yaklaşımlara uzun yıllar belki de asırlar sürecek gibi görünüyor.
Vatanımızda siyasiler siyasi farklılıklar projeler yerine kutuplaşmadan medet umarak rakiplerini yalancı, kötü, öcü hain gösteriyor. Hızını alamayanlar vatan düşmanı vatanını satan ya da satacak söylemekten hiç bir sakınca ve beis görmemekte.
Gurbeteki Türklerin davranışları her alanda bilimen (sosyoloji, psikoloji, antropoloji,hukuk, iktisat, tarih, siyasal bilimler, biyoloji) alanlarında araştırılmalıdır.
Beni böyle düşünmeye iten sebeplerin başında gelen olay geçtiğimiz hafta bir düğün salonunda bir kaç arkadaşım ve yakınımla sohbet ediyorduk.
Hepsinin hem Kayseri’de hem Yozgat’taki köylerinde evleri var. Eski günleri yadettik, hoş sohbetti.
Konu döndü dolaştı seçime geldi, ikinci turda oylarını vermişler yukardaki yazdığım kutuplaşmanın en sivri ve keskin uçları olan söylemlerle perdeyi açtılar yaylım ateşle devam ettiler. Ne söylense kar etmez bir davranış sergisiydi.
Türkiye’deki konulara kendi izledikleri TV kanalların verdiği bilgiler çerçevesinde gördükleri ve duydukları verileri onlara göre tek doğruydu.
Tuttukları siyasi tarafın reklamları ve karşı tarafı yerden yere vurduktan sonra uçuk bir taraftar beklenmedik bir çıkış yaptı. “Buraya (Hollanda’ya) sahip çıkın, burası bizim için en iyi yer burası iyi ki buraya gelmişiz” dedi. Hani bir dizide bayan oyuncu diyor ya “ben şok” aynen ben de öyle şok oldum.
Hem şaşırdım hem de bu kadar politize olmuş Türkiye’yi uçtuğuna inanan tarafı olduğu tutuğu siyasi kişiyi ve partiyi göklere çıkaran yakınımı şaşırmakla beraber tuhafsadım. Bu kadar hayranlıktan sonra gelen bu itiraf gerçekten benim gibi çok yeri görmüş çok şeye şahit olmuş insan analizi yapma kabiliyeti olan bir için bile şaşırtıcı idi.
Türkiye’de apartmandaki kapı komşumuz bile selam vermiyor almıyor. Bizler Alamancı bizler gurbetçiler onlara göre başka yerden başka gezegenden gelmiş mesabesinde görünüyoruz. Adeta ilticacı gibi sığınmacı gibi görüyorlar.
Sohbet ettiğimiz diğerleri koro halinde bu ve buna benzer örneklerle şikayet ediyorlardı.
Havalimanlarındaki bagaj verme işlemi sırasındaki memurlarla yapılan münakaşaları eleştiriyorlar.
Trafikteki kural ihlalleri, kural tanımazlıkları, parklardaki kuruyemiş ayçiçek (bizim oralarda şemşamer deriz) çöpünün ulu orta atılmasından rahatsızlıklarını anlatıyorlardı. En yakınlarının para için mal mülk için kötülük ettiklerini defalarca kandırdıklarını anlatıyorlardı.
Bu kadar şikayet vardı bu kadar beğenilmeyen hal vardı ama siyaset işin içine girince yurtdışı ve insanı kötü Türkiye ve insanı iyi oluyordu.
Türkiye’deki insan Türk seçmen ve yurtdışındaki Türk seçmenin siyaset dışına çıkınca farklılıkları ortaya çıkıyordu.
Aslında insan aynı ama yer farklı olunca ne kurallar, ne düzen, ne de kültür farklılıkları ortada kalıyor. Yani yerine göre farklı davranış sergileyen bir topluluk. Yaşadıkları Avrupadaki ülkelerin sınırına adım atıklarında buradaki düzen ve kurallara şıp diye uyuveriyorlar ve bu düzenin bir parçası oluyorlardı.
Bu davranış ne eğitimle ne de kültürel farklılıklarla izah edilir bir durum. Onun için bizim diasporadaki Türk insanımızı anlamak için uzun yıllar akademik araştırmalara anlaşılır bir izaha ihtiyaç vardır.
Kutuplaşmaya geri dönersek yurt içinde ve dışındaki insanımız futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutmaları büyü etkendir.
Atılan golü, kural ihlali sebebiyle çıkan sarı veya kırmızı kartın önemi yok önemli olan kim tarafı olduğuna göre haklı ya da haksız ilan ediliyor ara sıra da hakemlerde bu çifte standartlardan paylarına düşeni alıyorlardı.
Tipik futbol holiganizminin davranışı radikal seçmenler ve söylemler için de geçerlidir. Böyle davrananların bir kısmının doğru olmasa da izah edilir açıklamalar tarafı vardır, örneğin eskiye dayalı bir faturası hesabı var, kiminin de konuları, siyasi çıkarımı anlamadığı ve bilmediği bir durum.
Tabii ki demokrasinin gelişmesi için siyasete ilgi duymaları zamanla bu demokratlığın gelişme adına çok önemlidir. Not düşmek adına bu siyasi katılımı sadece Türkiye siyaseti için değil yaşadıkları ülke içinde aynı heyecan ile yapılırsa içlerindeki demokratlık ve demokrasi gelişir.
Türk seçmeninin en büyük sorunlarından biri tuttukları partinin lideri ve bir kaç yöneticisini tanıma dışında o partiyle başka hiç bir bağlantıları ve bilgileri olmaması. Örneğin parti iç ve dış politikaları yada parti programı gibi konulardan bi haberler. Partilerin yarına yönelik vizyonlarını söylemlerini oportünist şölenler dışında bilmiyorlar.
Partizanlık her şeye rağmen en yakınını kırma pahasına parti tutmaları sosyal medyada paylaşılan yalan yanlış yada aynı minvalde izledikleri TV kanallarının bilgilerini tek doğru gibi görerek savunulması aklı olan herkes için anlaşılır davranış değildir. Mantıklı hiç değil ama böyle bir gerçeğimiz seçmenimiz de var.
Demokrasiyi önemseyen siyasiler partiler insanımızın seçmenlerinin rüzgârın estiği yöne savrulmasını ve oportünist söylemlere kapılmalarını istemiyorlar ise insanımızın objektif verilerle partilerin farklılıklarını öne çıkaran söylemlerle ötekileştirmeden, kutuplaşmadan siyaset yapmaları elzemdir.
Bilhassa kini, küfür vari, yalan yanlış söylemlerden uzak durmalılardır. Aksi taktirde toplumun bu bölünmüşlüğü bölünmeye kadar gider. Bu durum ne vatana, ne millete, nede uzun vadede siyasi partilere faydası olacaktır.
Bu seçim milletimize vatanımıza insanlığa hayırlı olsun. Seçimi kim kazanırsa kazansın önce vatan, millet ve insanlık kazansın; gerisi teferruattır. Liderler fani, vatan bakidir.
Saygıyla sevgiyle sağlıkla esenlikle kalın.