Hollanda sosyal bir devlet ve bunun gereği olarak vatandaşlarına geniş sosyal imkanlar sunuyor. Bunlardan bir tanesi koruyucu ailelik. Ailesinde ihmal edilen ya da istismar edilen çocuklar için, ya da anne-babanın imkânsızlıklardan dolayı kısa bir süre bakamadığı çocuğuna güvenli bir ortam, sıcak bir yuva sunmak için koruyucu ailelik mekanizması oluşturulmuş.
‘Pleegzorg: Onze Zorg’ belgeselini aşağıdaki linklerden de izleyebilirsiniz:
http://www.npo.nl/mo-doc-pleegzorg-onze-zorg/24-05-2014/NPS_1247630
Aslında vatandaşa hizmet olması için ve çocukların güvenli gelişimini sağlamak için oluşturulan bu müessese zaman içinde istismar edilir hale gelmiş. Son zamanlarda çokça gündeme gelen Gençlik Dairesi’nin yanlış kararları bunun göstergesi.
Ancak Nederland-2 kanalında, Moslim Omroep yayın saatinde yayınlanan bir belgesel, koruyucu ailelik müessesinin boyutlarını basit ve sade bir şekilde gözler önüne seriyor. Belgeselde koruyucu aile kavramına ve işleyişine, hukuksal, toplumsal ve dini açılardan yaklaşılıyor; ayrıca teknik bir çerçeve de çiziliyor. Bunun yanında iki farklı koruyucu ailenin ve kızını bu ailelerden birine vermek zorunda kalan bir annenin hikayeleri anlatılıyor.
Sara Hollandalı ama genç yaşta müslüman olmuş bir anne. Kızı Helena doğduktan sonra yalnız kalıyor ve imkânsızlıklardan dolayı kızının koruyucu aileye verilmesi isteniyor. Sara çocuğunun müslüman bir ailede yetişmesini istediğini söylüyor Gençlik dairesine. İbrahim Dede ve Safiye Dede ender rastlanan müslüman koruyucu ailelerinden birisi.
Hikaye Hollandalı müslüman bir anne, Kolombiyalı bir babanın kızı Helena’nın Türk bir ailede nasıl Türkçe öğrendiğini, nasıl sıcak bir yuva bulduğunu anlatıyor. Helena koruyucu anne-babasının yanında 2 yıl kaldıktan sonra annesi Sara’nın yanına geri dönüyor. Ancak Sara ve Helena, Dede ailesine öylesine bağlanmış ve öylesine sevmişler ki, kendi öz ailelerinden daha yakın olmuşlar. Genç anne kızına iki yıl bakan bu aileye olan minnettarlığını anlatırken göz yaşlarını tutamıyor:
“Sadece müslüman oldukları için değil, hem de çok iyi insanlar oldukları için çok şanslıydım”.
Diğer yandan Türk ve müslüman bir ailenin çocuğu olan Mehmet, hristiyan bir koruyucu aileye veriliyor. Bu aile 14 çocuğa koruyucu ailelik yapmış. Gençlik dairesi Mehmet’in annesinin yanına hiç bir zaman dönemeyeceğine karar vermiş. Koruyucu aile “Mehmet bizimle kiliseye gider” dediğinde, belleklerinde Yunus olayı ve benzeri durumları canlandıran izleyenleri de aynı şekilde etkiliyor. Mehmet’e Türkçe soru sorulduğunda bir kelime dahi anlamadığı ortaya çıkıyor. Müslüman-Türk ailelerin koruyucu aile olmamalarından dolayı belki Mehmet hiç bir zaman Türkçe öğrenemeyecek ya da müslüman kimliğini benimseyemeyecek…
Expolife medya prodüksiyon şirketinin İmran Vakfı işbirliği ile birlikte hazırladığı belgeseli izlemenizi öneririz. Çünkü izlerken bir taraftan sevgi ve iyiliğin büyüleyici güzelliğini içinizde hissedecek, diğer yandan da boğazınıza düğümlenen yumrunun verdiği etkiyle toplum olarak ne kadar eksik kaldığımızı anlayacaksınız.