Hollanda’da giderek daha fazla kişi İslamiyet’i seçiyor. Hart van Nederland, NOS ve CBS’te çıkan haberlere göre, geçtiğimiz yıl bu sayı yaklaşık 1200 ila 1500 kişi arasında. Önceki yıllarda bu sayı yarısından bile azdı. Kırka yakın cami eğitim merkezleri ile bilinen Hollanda Milli Görüş Teşkilatları İslam’a olan ilginin arttığını belirtiyor: “Koronadan önce cami başına ayda ortalama bir veya iki kişi Müslüman oluyordu. Şimdi bu, haftalık olarak ve büyük şehirlerde daha sık gerçekleşiyor.” Aynı zamanda gençler arasında da büyük bir artış var: CBS araştırmasına göre, Hollandalı gençlerin yüzde 15’i 15 ile 18 yaşları arasında kendini Müslüman olarak tanımlıyor. Aynı zamanda, zaman zaman çevrimiçi olarak ünlü Hollandalıların İslam’a olan ilgisini veya Müslüman olduklarını belirten haberler de basında daha çok yer almaya başladı.
İyi İnsan Olmanın Yükümlülükleri
İyi bir insan olmanın getirdiği yükümlülükler, bireyin sadece kendisi için değil, çevresi ve toplumu için de sorumluluk almasını gerektirir. İslam, bu sorumluluğu, yardımlaşma, dayanışma ve topluluk içinde aktif bir rol alma şeklinde tezahür ettirir. Örneğin, zekat (malın bir kısmını ihtiyaç sahiplerine verme) ve sadaka (bağış ve yardım) gibi prensipler, Müslümanların toplumsal sorumluluklarını yerine getirmelerini sağlar.
Ayrıca, İslam’ın güçlü aile ve topluluk değerleri, bireylerin birbirleriyle bağlarını güçlendirerek, toplumsal dokunun sağlamlaşmasına katkıda bulunur. Bu bağlamda, aile içinde ve topluluk içinde saygı, sevgi ve hoşgörü prensiplerinin benimsenmesi, iyi insan olma yolunda atılacak sağlam adımlardır.
İyi İnsan Olma Çağrısı
Çağımız, bireysellik ve maddiyatçılığın öne çıktığı, toplumsal değerlerin ve maneviyatın zaman zaman ikinci plana atıldığı bir dönem. Ancak bu durum, pek çok kişiyi manevi bir boşluk içinde bulurken, bir yandan da daha iyi bir insan olma, etrafına pozitif değerler katma arzusu güçleniyor. İşte İslam, bu arayışta bireylere anlam, huzur ve topluluk bilinci sunarak, onları manevi olarak tatmin edici bir yola yönlendiriyor. İslam, sosyal adalet, eşitlik ve merhamet gibi evrensel değerleri ön planda tutar. Özellikle dezavantajlı gruplara yönelik vurguladığı adalet anlayışı, toplumun kenarında yer alan veya göz ardı edilen bireyler için bir umut kaynağı oluşturuyor. Bu, aynı zamanda İslam’ın, toplumsal eşitlik ve adalet arayışındaki bireyler için bir çekim merkezi haline gelmesine yardımcı oluyor.
Medyanın ve Siyasetin Rolü
İslam’a yönelik medyada ve siyasette oluşturulan olumsuz algılar, paradoksal bir şekilde, bu dine olan ilgiyi artırıyor. İsrail’in vahşi bir şekilde yürüttüğü Filistin mezalimi de tüm dünyada müslümanlığa olan ilgiyi artırıyor. Batı dünyasında her geçen gün ünlülerin müslümanlıkla müşerref olduğuna şahit oluyoruz. İnsanlar, genellikle medyada sunulan tek taraflı ve olumsuz haberlerle yetinmeyip, gerçeği kendi gözleriyle görmek ve kendi tecrübeleriyle değerlendirmek istiyor. Bu süreçte, İslam’ın gerçek yüzünü keşfeden bireyler, onun barışçıl ve toplumcu yönüyle tanışıyor ve bu da yeni dönüşümlere kapı aralıyor. Uzmanlar, Hollanda’daki Müslüman nüfusunun gelecek yıllarda artmaya devam edeceğini ve bu durumun, ülkedeki dini ve kültürel manzarayı önemli ölçüde etkileyeceğini öngörüyor. 2050 yılına kadar Müslüman nüfusun 1,2 milyondan 1,5 milyona yükselmesi bekleniyor. Bu artış, Müslümanların genç yaş ortalaması ve genellikle daha fazla çocuk sahibi olmaları gibi demografik faktörlere bağlanıyor.
Avrupa genelinde Müslümanlara olan ilgi, çeşitli sosyo-politik ve ekonomik faktörlerle şekilleniyor. Avrupa, özellikle göçmen krizleri ve küreselleşmenin etkileriyle, farklı kültür ve dinlerin bir arada yaşadığı bir kıta haline geldi. Bu durum, Avrupa’daki Müslüman toplulukların sayısını ve etkisini artırırken, aynı zamanda İslam’a karşı farklı bakış açılarına da zemin hazırlamakta. İslam, Avrupa’da bazen yanlış anlaşılmalar ve önyargılarla karşılaşsa da, bu dinin barışçıl öğretileri ve topluluk değerleri pek çok Avrupalı tarafından benimsenmekte.
İslam’ın Avrupa’daki yükselişi, aynı zamanda Avrupa’da artan dini çeşitliliği ve çokkültürlülüğü de simgeliyor. Bu çeşitlilik, özellikle genç nesiller arasında, farklı inanç sistemlerine olan açıklığı ve hoşgörüyü artırmakta, böylece Avrupa’nın kültürel manzarasını zenginleştirmekte. İyi insan olma arayışı, bu çeşitliliği kucaklayarak daha geniş bir toplumsal uyumu ve karşılıklı saygıyı teşvik etmekte. İslam’ın Avrupa ve özellikle Hollanda’daki yükselişi, hem tarihi bağlantılardan hem de modern toplumsal dinamiklerden beslenmekte. Müslüman toplulukların genç demografisi ve aile değerlerine olan vurgusu, bu dinin Avrupa’nın geleceğinde önemli bir yer tutmasını sağlayacak. Bu süreçte, iyi insan olma arayışındaki bireyler için İslam, manevi tatmin ve toplumsal katkı yolları sunmakta.
Manşetimizde ifade etmeye çalıştığımız gibi iyi insanlar çoğaldıkça, İslam’a olan ilginin artması, dinimizin evrensel değerlerle ne kadar örtüştüğünü gösteriyor. İslam, modern dünyada maneviyatı ve toplumsal sorumluluğu yeniden keşfetmek isteyenler için güçlü bir alternatif sunmaya ediyor. İslam’ın evrensel mesajları, farklı kültürlerden insanları birleştirme potansiyeline sahip olup, daha adil ve merhametli bir dünya vizyonu sunmaktadır. Bu vizyonun önümüzdeki yüz/yıllarda Avrupa kıtasında daha çok yankı bulacağına hepimiz şahit olacağız düşüncesindeyim.