Türk toplumunu imamlar üzerinden vurmaya kalkmasınlar. Hayal kırıklığına uğrarlar. Zaten Hollanda üst aklı Türkiye ile polemiğe girmez…
Hollanda gündemi geçtiğimiz hafta da oldukça yoğundu. Bizi yakından ilgilendiren iki ana konu vardı. Bunlardan birincisi Avrupa Parlamentosu –Yeşil Sol Partisi- eski milletvekili Joost Lagendijk’in -25 Eylül Pazar günü- Türkiye’ye alınmaması ve Hollanda’ya geri dönmesi üzerine yaptığı açıklamalar ve bu yönde yapılan yorumlar. İkincisi de onyıllardır temcit pilavı gibi her fırsatta önümüze getirilen Hollanda dışından gelen ‘imamlar’ meselesiydi.
Hafta başında medyada yer almaya başlayan Joost Lagendijk haberleri bir kaç gün devam etti. Yaz dönemi öncesi, Türkiye’de tatil yaparken göz altına alınan Ebru Umar meselesi kadar etki yapmasa da, Lagendijk meselesi de bayağı gündemi işgal etti. Gerçi Lagendijk’in, Umar gibi meşhur olma gibi bir derdi yok aslında, ama olay yine de Hollanda Türkiye ilişkilerinin olumsuz yönüne etki etmiştir. Lagendijk’in Türkiye’ye sokulmaması Türk okuru tarafından farklı şekillerde; örneğin bir grup ‘Lagendijk efendi de AKP zihniyetinin Türkiye’ye yerleşmesinde pay sahibidir’, bir başka grup ‘Türkiye’nin yol geçen hanı olmadığının anlaşılma zamanıdır’ gibi birbirine tamamen zıt bir şekilde yorumlandı. Zaman eski yazarı ve Süleyman Şah Üniversitesi eski öğretim görevlisi de olan Joost Lagendijk ise Hollanda medyasına yapmış olduğu açıklamalarda ‘Türk hükümeti yetkilileriyle polemiğe girmeyeceğini’ belirtirken, ‘Gülen hareketinin de karanlık bir yönünün olduğunu’ ifade etti. Son cümle enteresan. Zira 15 Temmuz kanlı darbesinin üzerinden iki ayı aşan bir süre geçmesine rağmen Batılı aydınların yavaş yavaş benzer cümleleri kurmaları bile kayda değerdir. Bir gerçeğin altını çizmemiz gerekiyor. Dün olduğu gibi, bugün de, yarın da, Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri ve Avrupa Türk diasporasının bir çok meselesinde tabii partnerlerimiz ‘Açık Avrupa’ fikrine sahip ‘sosyal demokratlar, sosyalistler, yeşiller, sosyal liberal’ çizgide olan gruplardır. Joost Lagendijk de bu grubun içinden sadece birisidir. Tarlayı kim sürerse hasatı da o alır…
İmamlar meselesine gelince… Bu mesele onyıllardır tartışılır. Hollandaca bilen imamlar projesi kaç kez hayata geçirildi. Türkiye’de denendi olmadı. Hollanda’da denendi, mezun olanlar işsiz kaldılar. Olmadı. Sorun sadece Ankara’nın sorunu değildir. Den Haag da bunu çok iyi biliyor. Geçen hafta bu konuda bir önerge sunan CDA da bu işi diğer partilerden daha iyi biliyor. Zira onyıllardır ülkeyi bunlar yönetti. CDA’nın şu anki yöneticileri geçmişi bilmeyebilirler, sosyal hafızaları/kurumsal hafızaları silinmiş olabilir. Ama yıllardır, Türk İslam’ının, Diyanet anlayışının gençleri radikal akımlardan koruduğunu çok kez ifade eden bizzat CDA’lı yöneticilerdi. Ne çabuk unutuldu? Bu konuda otuz yılı aşan bir tecrübeye sahip yaşayan tarih Mehmet Emin Ateş çıksın konuşsun. Bu alanda yaşananları anlatsın. Gece yarısı, bakanlarla nasıl pazarlık ve lobi yapıldığını anlatsın. Velhasıl, 67’ye karşı 75 milletvekilinin kabul etmesiyle alınan önergenin uygulanması zor. Zaten Başbakan Rutte de hemen uygulamada sıkıntı yaşanır eleştirisini yaptı.
Ancak olayın medyada ‘Erdoğan’ın uzun eli imamlar, camiler’ şeklinde yer alması ve bu yönde tartışmaların gelişmesi Hollanda Türklerini derinden rahatsız ediyor. Şunun bilinmesinde fayda var: Diyanet camilerine devam eden cemaat, imamlarından memnundurlar. İmamlar Erdoğan’ın propagandasını yapmamaktadırlar. Hollandalılara ve ülkede yaşayan diğer gruplara en açık olan kitle, en kolay iletişime geçilebilecek grup Diyanet camilerinin cemaatidir. Genelde sağ duyulu, mutedil insanların devam ettikleri bu ibadet ve sosyal merkezlerden Hollanda toplumuna kesinlikle zarar gelmez. Bunu bizim burada tekrar etmemize gerek var mıdır? Yıllardır araştırma raporlarında yer aldığı gibi, uygulamada da tecrübeyle sabittir. Onun için başka hesabı olanlar Türk toplumunu imamlar üzerinden vurmaya kalkmasınlar. Hayal kırıklığına uğrarlar. Zaten Hollanda üst aklı Türkiye ile polemiğe girmez…