Fotoğraftakiler: Sefa Yürükel (solda) Mustafa Cingöz (sağda)
Hollanda Türkleri Konseyi Yöneticisi, soykırım terörizm araştırmacısı Sefa M. Yürükel HTIB Başkanı Mustafa Ayrancı’nın söylemlerini reddederek, “HTİB Başkanı, yayınladığı sözde ‘Ermeni Soykırımını’ anma ve ‘Ermenilerin acılarını paylaşma’ bildirisinde, tarihi gerçeklerle alakası olmayan, hasmane ve bilgi fakiri bir bildiri yayınlamıştır” dedi.
Sefa Yürükel’in uzun bildirisinden bazı pasajları:
“HTİB BAŞKANI MUSTAFA AYRANCI’NIN belgelerle “ERMENİ SOYKIRIMI YALANLARINA” ve İFTİRALARINA BİR YANIT:
Bu bildiriye madde madde yanıt vermeye çalışacağım.
Ayrancı, “Birleşmiş Milletler Teşkilatı, 1948 yılında kabul ettiği bir kararla etnik temizlik hareketlerini ‘soykırım’ olarak nitelendirdi ve insanlık suçu olarak kabul etti” .. ve “Anadolu’daki yüz binlerce Ermeni, çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden Suriye’nin çöllerine zorla sürüldü. O dönemdeki ulaşımın öldürücü etkisinin yanında, yollara düşen sivil halk, yerel yöneticilerin oluşturduğu çetelerin saldırısına maruz bırakıldı. Yüz binlerce masum insan barbarca öldürüldü. Ermenilerin geride bıraktıkları mal varlıkları yağmalandı. Bu olay, kelimenin tam anlamıyla bir etnik temizlik hareketiydi” demektedir.
Ayrancı, Tehcırı (zorunlu geçici yer değiştirme) olarak ele almayıp, bir daha dönmeme olayı olarak ele alıp, etnik-temizlik kavramı vurgusu yapmıştır. Ayrancı, bu konudada bilimsel veriden uzaktır. Verdiği örnek yanlış ve hukuksuzdur. Osmanlı iki defa geri dönüş kanunu çıkartmıştır. Bundanda bir çok ermeni yararlanmıştır. Etnik-Temizlik yada soykırım yapılmak istenseydi, asla, taşınmaz mallar ve eşyalar bir bir not edilmez ve ayrıcada geri dönüldüğündede sahiplerine geri verilmezdi. Tanınan geri dönüş süresi mahalinde, tehcırden önceki yaşam yerlerine geri dönenler, bu mallarına tekrar sahip olmuşlardır. Bu konudada Ayrancı gerçeklerden uzaktır ve açıklaması, hakaret ve iftira boyutundadır ve Türk milletine ve onun mensuplarına karşı hukuki suç işlemektedir.. Ama artık meydan boş değildir. Bunu kendisi ve onun gibi düşünenlerin bilmesi gerekmektedir.
24 Nisan Tutuklamalarına giden yol ve nedenleri
24 Nisanda Ermeni terör örgütleri, Taşnak, Hıncak ve Ramgavarın lider kadrosundan 235 kişi tutuklanmıştır. Ermeni sözde Soykırımı i savunanlar bu tarihi, tutuklamaların sebebi ni belirtmeden, sözde “Ermeni Soykırımının” başlangıç tarihi olarak anmaktadırlar. Tutuklamaların sebebi ise kısaca şudur: Ermenilerin, 1895 de Babı-Ali Yürüyüşü,1896 da,Osmanlı Bankası baskını, 1896 yılında Osmanlı bankası baskını, 1905 yılında II. Abdülhamit Han’a bombalı suikast girişimi, 1914 den itibaren; Zeytün, Bitlis, Muş, Erzurum, Kayseri, Maraş ve Sivas’ta ayaklanıp silahlı çatışmalar çıkarmalarıyla birlikte, 11 Nisan 1915 de başlatıkları Van isyanının iyice alevlenmesi ve burada geçici bir hükümet kurulması, şehirde tahliye edilemeyen Türkleri ve Kürtleri soykırıma tabi tutmaları ve kendinden olmayan Ermenileri de katletmeleri ile birlikte, Ruslara şehri teslim etmeleridir. Van isyanı ve Taşnakların Rus Ordularının öncüleri olarak, Doğu ve Güneydoğu Anadoluda yaptıkları Müslüman soykırımı, 24 Nisandaki tutuklamaların ve ilerde de tehcirin ana nedenini oluşturmuştur. Nüfuslarının tüm nüfusun ancak %15 bile oluşturmadıkları bu yerlerde isyancı Ermeniler Devlet kurmak istediklerinde, kimleri etnik-temizlik ve soykırıma tabi tutukları açıktır. Bunlar Müslüman ahalidir. Bu isyancı Ermeniler tarafından yapılan Müslüman Soykırımında yarım milyon Müslümanın soykırıma uğratıldığı belgelerlede mevcuttur.
Bu konuda düşmanla işbirlikleri o kadar belliydi ki, müttefiklerini bile ayan beyan seçmişlerdi. Ermeniler Çarlık Rusyasını hami olarak görüyorlardı. Ayaklanma ve Osmanlı toprakları içersinde büyük Ermenistan vatlerine inanan her kesimden isyancı olduğu gibi din adamlarıda bu ayaklanmalarda öncü rolü üstlenmişlerdir. Bunlardan Ecmiyazın Katolikos’u Tiflis’te Çar’la görüşmesinde muhatabına, “Anadolu’daki Ermenilerin kurtuluşunun ancak Türk egemenliğinden ayrılarak özerk bir Ermenistan teşkil etmeleri ve bu Ermenistan’ın Rusya’nın himayesinde olabileceğini” bildirmiştir. (Tchalkouchian, Le Livre Rouge, Paris, 1919, s.12)
Benim önerim Ermeniler artık bu iddalardan vaz geçip gerçekleri kabul etmeleri gerekmektedir. Kullanılmaktan ve soykırım endüstirisinden vazgeçerek Türklerle Atatürkün Kars antlaşmasındaki vaziyetini almalıdırlar. Ermenilerle dostluğu biz değil, Ermeni Sözde soykırımı yalanlarından geçinenler, kin, nefret yayarak engellemişler ve ermenileri kilitlemişlerdir. Ermenilere bu kilitleri kırıp Türkle gerçekleri kabul ederek el sıkışmalarını öneriyor ve bunu içten temenni ediyorum. Çünkü Türkler ve Ermeniler birlikte yaşadıkları yıllardaki etkilerden ve birlkte üretilen ortak sosyal ve kültürel yaşamdan dolayı bir birlerine en çok benziyen ve anlaşabilecek iki millettir. Haydi Ermeni ve türklerin gerçek dostluğu için çalışan dostlar. Aramıza emperyalist karakedileri ve onların yamaklarını sokmadan gerçek dostluk larımızı tekrar oluşturalım. Bu konuyu ona buna malzeme etmeyerek bitirelim. Artık ortak değerlerimize sarılalım.”