Hollanda’nın insan hakları hassasiyeti 2 panda ve Zwarte Piet’e TAKILINCA
Hollanda Kralı Alexander son dönemde ülkeden ülkeye, proğramdan proğrama koşuyor. Bu ziyaretlerin en önemlisi, Kraliçe Maxima, Dışişleri Bakanı Koenders, Devlet Sekreterleri Van Rijn ve Dijksma ile beraberlerindeki 200 kişilik işadamı ordusuyla olandı kuşkusuz. Çin ziyareti önemliydi, çünkü Hollanda’ya ekonomik getirileri olacak bir ziyaretti.
Kral ve Kraliçe’nin Çin’e gitmeden günler öncesinde Hollanda medyasında ziyaretin önemine binaen haberler çıkmaya başladı. Bu haberlerden en dikkat çekeni, Amnesty Hollanda Direktörü Eduard Nazarski’den geldi. Nazarski, Kral Alexander’ın Çin’de yapacağı konuşmasında ‘Son 20 yılda insan haklarının iyice gerilediği’ meselesini dile getirmesi gerektiğini savundu.
Çinliler ise insan hakları meselesini hiç duymak istemiyorlar. Hatta öyle ki, 1999 yılındaki Kraliçe Beatrix’in Çin gezisinde bu konuyu duymak istemedikleri için, proğramların bazıları iptal edilmişti. (Merkel’in ziyaretinde de aynı davranış biçimini gördük. Merkel Çin ile 17 milyarlık iş hacmi anlaşmasını imzalayabildi.)
Kral Alexander konuşması esnasında insan haklarından söz etti ama konuyu gayet teğet geçti. Bu da Çinlilerin çok hoşuna gitmiş olacak ki, Hollanda’ya, yıllığı 1 milyon Euro kirayla iki adet dev panda hediye ettiler.
Hollanda medyası ziyaret öncesinde ‘insan hakları da insan hakları!’ derken, dev pandaların haberi gelir gelmez, her şey unutuldu ve günlerce Hollanda’ya gelecek olan pandalar konuşuldu. Hatta iş ziyaretinde gerçekleştirilen 500 milyon Euro’luk anlaşmaların bile önüne geçti bu heyecan. Hollanda’nın ve Hollanda medyasının insan hakları hassasiyeti ise 2 dev pandanın gelmesiyle söndü.
Önümüzdeki sürece baktığımızda ise, bu ‘insan hakları kavgası’ biraz daha sönecek gibi. Gelecek ay ‘Sinterklaas ve Zwarte Piet’ tekrar Hollanda gündemine oturacak. Siyahilerin her yıl karşı çıktıkları bu ‘gelenek’ yine ‘çocuk bayramı’ kisvesi altında insan haklarını gözardı etmeye devam edecek. Hakim kültür ne isterse o olur! (İroni).
DEİK VE DTİK
DEİK ve DTİK konularına kısa bir göz atalım. DEİK ve DTİK nasıl bir kuruluştur?
26 Aralık 2007 tarihinde Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) çatısı altında kurulan Dünya Türk İş Konseyi (DTİK)’in kurulma amacı, yurt dışında dağınık örgütlenmiş olan başarılı, girişimci ruha sahip, Türk lobiciliğinin yurt dışında etkin olması için çaba gösteren Türk girişimcilerimizi ve uluslararası büyük güce sahip şirketlerde karar mekanizmalarının başındaki Türk profesyonellerimizi tek çatı altında toplamak. Dünya Türk İş Konseyi, siyasi düşüncelerin bir kenara bırakıldığı ve ortak bir payda olan yurt dışındaki Türk vatandaşı bilinciyle 6 kıtadan Türk iş dünyasını, derneklerini, vakıf ve benzeri iş dünyası örgütlerini tek bir çatı altında toplamak üzere DEİK çatısı altında kurulmuş ilk özel amaçlı konsey. Tanımlama bu.
DTİK HOLLANDA’YA TEĞET GEÇTİ
DTİK Avrupa Bölgesi 21 Yönetim Kurulu üyesinden oluşuyor. 6 Almanya, 5 Hollanda, 2 Belçika, 2 Macaristan olmak üzere Avusturya, Danimarka, Fransa, İngiltere, İsveç ve KKTC’den 1’er üye ile temsil ediliyor. DTİK çalışmaları son yıllarda zayıflamış görünüyor. Olayın bir başka boyutunda ise DTİK’e yönelik kurumsal eleştiriler var. Bunun ana nedenlerinden biri DEİK’in devlete bağlı bir kurum haline getirilmesi. Öte yandan son aylardaki toplantılardan hiç birinde %50’den fazla katılım sağlanamamış. Hatta 16 Ekim’de Dordrecht’te düzenlenen Avrupa Girişimci toplantısının amacına ulaşıp ulaşmadığı sorgulanabilir. Şerif Aktürk, bu son toplantıda 21 üyeden sadece 6 üyenin mevcut olduğuna dikkat çekip ‘Neden katılım sağlanmıyor?” şeklinde haklı bir soru soruyor. Şerif Bey’in asıl eleştirdiği noktalardan birisi, DTİK’in devlet aygıtı haline getirilerek hantal bir yapıya büründürülmesi.
DTİK İcra Komitesi üyeleri Hollanda’yı henüz pek tanımıyorlar. Bu üyeler arasında Rona Yırcalı, Halim Mete ve Berna İlter gibi isimler var.
Bize dağıtılan DTİK broşüründe HEDEFLER başlığı altında 10 madde yazılmış. Bunlardan 3’ü dikkatimi çekti.
1. Diasprora Araştırma merkezleri kurulması için çalışmak / 2. Yurtdışında Türk restaurantlarına yönelik imaj çalışması gerçekleştirmek. (Harfiyyen böyle geçiyor). / 3. Diaspora ödüllerini dağıtmak.
Toplantı esnasında 2 soru sormak için yaklaşık yarım saat gayret gösterdim. Heyete sorulan sorular arasında çoğu tekdüze, bir kısmı gündemden uzak basitlikte, bir kısmı ise kişisel duyuru ve önerilerle göze batma çabasıydı. (Nedense Hollanda’daki toplantılarda bu tür vasıfsız ve plansız sorular müthiş vakit alıyor. İyi yöntemler kullanarak bu vakit daha verimli kullanılamaz mı?). Arada gezen ‘soru mikrofoncuları’ bize uğrak vermediler. Oturum Başkanı Nail Olpak Bey de vakit yetmezliği şikayetiyle, ısrarlı soru sorma istemime karşılık vermedi. Halbuki sorularım çok kısa idi:
Birincisi: Diaspora merkezlerinin kurulması için bir plan var mıdır? Bu hedefin ciddiyeti ve maliyeti düşünülmüş müdür? Düşünüldüyse neye malolacağı konusunda bir endikasyon verilebilir mi?
İkincisi ise neden onca stratejik hedefler içinde ‘Türk restaurantlarının imajına’ yönelik bir madde konulması düşünüldü? Böyle bir imaj çalışması nasıl gerçekleştirilecek, doğrusu insan merak etmiyor değil.
HOLLANDA’DAN ENSTANTENELER
Bilindiği gibi DTİK Avrupa Bölgesi Başkanı Turgut Bey HOTİAD üyeliğinden ayrıldı. Onu izleyen günlerde Turgut Bey’e yakınlığıyla bilinen bazı şirketler de istifa ettiklerini duyurdular. HOTİAD’ın hali hazırdaki yönetimi için bu sürpriz olmadı.
Gazeteci Yavuz Nufel tarafından bu istifalar işin daha bidayetinde ‘deprem’ olarak duyuruldu. Hikmet Bey bu depremi kendilerinin hissetmediğini ifade ediyor. Nitekim olayı alevlendirmemek adına, istifaların geldiği günden birkaç gün sonra HOTİAD YK çok kısa bir basın bildirisi yayınlayarak, kurumsallığa dikkat çektiler, istifa eden işadamlarının geçmişten bu yana verdikleri emeğe teşekkür ettiler ve HOTİAD’ın herhangi bir çizgi değiştirmeden yoluna devam edeceğini ilan ettiler.
HOTİAD’ın Rottterdam’da düzenlediği 4. Ödül Töreni’nin ön bilgilendirme toplantısında bu konu ilk madde olarak kısaca gündeme geldi. Başkan Hikmet Bey şimdilik yazılmamak kaydıyla, DEİK’e gönderdikleri yazışmaları okudu. Hikmet Bey’in ricasına riayet ederek, yazışmanın ve olayların gelişiminin, onlar tarafından açıklanan bölümünü yazmıyorum. Burada dikkat çeken hususlardan bir tanesi şudur: Turgut Bey’in istifasının ve diğer istifaların müteakiben olacağı, sonu 622 ile biten bir cep telefonundan Hollanda Türk basınına gönderildiği iddia edilen bir mesajdan sonra patlak vermiş.
HOTİAD’ın ön bilgilendirme toplantısında ortaya çıktı ki; bu mesaj orada bulunanlardan sadece Yalçın Çakır ve Yavuz Nüfel’e iletilmiş. İleten şahıs ise meçhul. Geri aranan numara hiç bir şekilde cevap vermiyor. Bize de böyle bir mesaj ulaşmadı. Medyada mensubu diğer arkadaşlarımız da kendilerine böyle bir mesajın ulaşmadığını ifade ettiler. Olayın bu yöndeki gelişimini dikkate alırsak, işin içinde bir bit yeniği olduğu anlaşılıyor. Bu bit yeniği şimdilik muğlak kalacak gibi görünüyor. Öte yandan olayı bu 2 gazeteci arkadaşımızın kişisel başarısı olarak da algılamak mümkün.
Bu bit yeniğini çözme girişimlerinden birisi deneyimli gazeteci İlhan Karaçay tarafından ele alındı. Hikmet Bey, İlhan Karaçay’ın isabetli noktalar yakaladığını düşünüyor.
AYRILMALAR NE GETİRECEK?
HOTİAD’dan ayrılan Turgut Bey ve yakın tanıdığı arkadaşları şimdi ne yapacak? Biraz da ona kafa yoralım.
Birincisi: Yeni bir işadamları kuruluşu gelebilir.
İkincisi: İstifa ederek ayrılan üyeler, MÜSİAD ve/veya TÜMSİAD’a üye olabilir. MÜSİAD’ın hükümete yakın çizgisi, DEİK’teki paralellik arzeden durumla üstüste eklenirse,Turgut Bey bu kuruluşun başkanlığına aday olabilir.
Üçüncüsü: Yeni bir kuruluş gelmez, DTİK Hollanda’da güçlendirilmeye çalışılabilir ve DTİK maharetiyle yeni konseptler icra edilebilir. Dördüncü ve beşinci ihtimaller zayıf olduğu için şimdilik yazmıyorum.
HOKAF KAHVALTISI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
1 Kasım Pazar günü bir kahvaltı programı için Rotterdam’daki Köşk Restoran’da Hollanda Karamanlılar Federasyonu’nun toplantısına katıldım. Bir ihtiyaç olarak addetmiş olacaklar ki HOKAF’ın önde gelenleri bir ‘işadamları kuruluşu’ ihdas etmeye kararlı görünüyorlar. Bunun için altyapı oluşturma düşüncesindeler. Karamanlı işadamlarının toplantıya rağbet gösterdiklerini söylemeliyim. Ancak şöyle bir durum oldu. Konuşmacılar, Hollanda’daki Türk nüfusunun %10’unun Karamanlı olduğuna dikkat çekerek, 50 bin Karamanlı içinde yaklaşık 1000 Karamanlı işadamının olduğunu ifade ettiler. Bu durumda böyle bir kuruluşun elzem olduğuna dikkat çektiler.
Karamanlılara şunu söyledim: “Size yapamayacağınız bir projeyi önermek istiyorum. (Aslında asıl istediğim şey bunu gerçekleştirebilmeleridir. Bunu onları bilemek için ve hırs-motivasyon olması için söylediğimi belirttim kendilerine). Söylediğiniz doğruysa %10 işadamımız, Karamanlı kökenli ise, o takdirde halihazırdaki 23.000’e yaklaşan işletmelerimizin 2300’unun Karamanlı olması gerekiyor. Bunu pas geçip 1000 tane Karamanlı işadamı olduğunu farzedersek, yapmak istediğiniz tüm projelere derman olabilecek tek çözüm, bu 1000 işadamınızdan hayatları boyunca 1 defa olmak üzere 1000’er euro alarak bir işadamları kuruluşu inşa etmek olacaktır. 1000 tane 1000 eder 1 milyon. Bu 1 milyon euroluk bütçe ile günlük 8-10 profesyoneli istihdam edebilen çok ciddi bir kuruluş hayata geçirilebilir. Burada söylenen projelerin çoğu hatta daha fazlası gerçekleştirilebilir.” Anladılar mı? Henüz bilmiyorum.
SİHİRLİ SÖZCÜK DİASPORA’YA DEVAM
Yeri gelmişken bir defa daha belirteyim. Hollanda’daki ciddi veya gayri ciddi tüm kuruluşlarımızı ilgilendirmesi adına söylüyorum. Hollanda’da Türk Lobisini geliştirmek istiyorsak, Diaspora faaliyetlerini stratejik olarak icra etmek istiyorsak ‘sihirli formüllerden’ bir tanesi böyle 1 milyon cirolu profesyonel bir kuruluş hayata geçirebilmektir. Ya değilse gönüllülerle iş bir yere kadar.
GENEL YAYIN YÖNETMENLİĞİ
Evet dostlar. Genel yayın yönetmenliği de bir yere kadar. HABER Gazetesi olarak yakında 7. yılımıza gireceğiz ve artık yayın yönetmenliğini daha genç yaşta birine devretmenin zamanı geldi diye düşünüyorum. Gazetemizde 2016 yılı için müthiş yenilikler söz konusu olacak. Bunlardan birisi de son 2 yıldır çalışmalarını sürdürdüğüm genç bir yayın yönetmeni. Bu bağlamda 5-6 arkadaşımızla görüştüm ve sonunda bu görevi hakkıyla ifa edebilecek bir isim buldum. 2016 yılının ilk aylarında üstlendiğim genel yayın yönetmenliğinden veda edeceğim ve yepyeni çalışmalarda Hollanda’daki Türk(iyeli) insanımızla birlikte olmaya devam edeceğiz. Çalışmalar bitmez.