Geride bıraktığımız hafta sonu, DENK Partisi ve PvdA 15 mart seçimleri için start verdiler. Havanın çok soğuk olmasına ragmen, DENK Partisi mensupları Hollanda’nın 20 ayrı yerinde sokağa çıkarak partilerini tanıttılar. Parti lideri Tunahan Kuzu, aynı gün üç ayrı şehirdeki programa katıldı. Diğer taraftan PvdA lideri Lodewijk Asscher da parti kongresinde yaptığı konuşmayla seçimlere start verdi. Asscher, Avrupa’nın bugün korku, nefret ve bölünmüşlükle karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Her iki parti de, Hollanda Türk seçmenine yönelecektir. Tunahan Kuzu, DENK Partisi lideri olarak birinci sırada, Selçuk Öztürk ise dördüncü sırada seçimlere hazırlanıyorlar. Eski Avrupa Parlamentosu milletvekili Emine Bozkurt ise PvdA’da da 18. sırada seçimlere hazırlanıyor. Diğer partilerde de Türk kökenli milletvekili adayları bulunmakta. 15 Mart seçimleri için tüm partilerde 15’den fazla Türk kökenli milletvekili adayı seçimlere hazırlanıyor. Bu satırları yazarken Başbakan ve VVD lideri Mark Rutte de, televizyon programında, İslam düşmanı Wilders’la kesinlikle hükümet kurmayacağını açıkladı.
Tehlike çanları
Geçen ay (21 Aralık 2016) yapılan seçim anketine göre, ırkçı parti PVV en büyük parti. Bugün seçim olsa İslam karşıtı Wilders 31 – 37 arasıda milletvekili çıkartır. İktidar ve Başbakanın partisi VVD ise, 22 – 26 arası milletvekili çıkartırken, bunları Pechtold’un D66 (Demokrat 66) Partisi 13 – 17 arası milletvekiliyle takip ediyor.
Sırayla CDA 13 – 16, Sosyalist Parti 11-14, İktidar ortağı PvdA 10 – 14, Yeşil Sol 10-13, 50-Plus 8-12, CU Modern Kalvinistler 5-7, Ortadoks Kalvinisler 3-5, Hayvanlar Partisi 3-5 ve DENK Partisi 0-2 arası milletvekili çıkarabilirler. Bu göstergelerden de anlaşılacağı üzere, 15 Mart sonrası Hollanda’yı çok ortaklı bir koalisyon beklemektedir. İslam düşmanı Wilders’le hükümet kurmaya yanaşmayacak olan partileri yeni koalisyon formülü bekliyor.
Evet, Hollanda için tehlike çanları çalıyor…
Türklerin siyasi katılım ve temsil mücadelesi
Son yorumlarımda da sık sık üzerinde durdum. 15 Mart 2017 milletvekili seçimleri, Hollanda Türk siyasi tarihi için önem arzediyor. Otuz yılı geçen bir süreyle, yani 1986 yılında yerel seçimlerde ilk seçme ve seçilme hakkını kazandığımız günden itibaren, siyasi katılım mücadelemiz inişli çıkışlıdır. İlk yıllarda mevcut siyasi partiler içinde olağanüstü mücadale verilerek, siyasi katılım ve siyasi temsil sağlanmaya çalışıldı. Sandığa gitme oranı o yıllarda, yerel seçimlerde, örneğin Rotterdam’daki Türkler arasıda %80’e çıkmıştı.
Sonraki yıllarda, zaman zaman siyasi partilerden istifa edilerek, kendi partilerini kurup mücadeleye böyle devam edilmesi denendi. Dr. Seyfi Özgüzel’in kurduğu ve seçimlere girdiği parti örnek olarak verilebilir. Siyasi mücadelemizin bir başka bölümünde seçimlere çok az bir zaman kala, PvdA ve CDA’dan sözde Ermeni soykırımı bahane edilerek adaylarımız listelerden çıkartıldı. Buna karşı o zaman Türkler stratejik oy kullandılar. D66 Partisi’ne yöneldiler. Fatma Koşer Kaya’ya tercihli oy verdiler.
Parti programları ve oyların yönü
15 Mart seçimlerinde, Türkler’in oylarının rengini şüphesiz partilerin seçim programları belirleyecek. Türk kökenli adayları listelerine alan partilerin ırkçılık ve ayırımcılıkla ilgili düşünceleri, mültecilerle ilgili tavırları, Türkler’in çifte aidiyetle ilgili görüşleri, Türk oylarının yönünü belirleyecektir. Irkçı Partiyle koalisyon kurup kurmayacakları, Müslümanlara ve kuruluşlarına karşı izlenen politika da Türkler’in oylarının yönünü çizecektir. Türkiye’deki gelişmelerin Avrupa’ya yansıması ve siyasi partilerin tutumu da önemlidir. Ayrıca Türkiye -Avrupa Birliği ilişkilerinde, partilerin ortaya koydukları tavır da oyların rengini belirleyecektir.
Siyasi katılımın en önemli göstergelerinden biri elbette seçimlerde oy kullanmaktır.‘Biz de varız’ demenin yolu hiç şüphesiz sandığa gitmektir. Neden, ezici bir çoğunlukla sandığa gitmemiz gerektiğini önümüzdeki haftalarda ele alacağım.
Veyis GÜNGÖR
16 Ocak 2017