Davulun sesi uzaktan hoş gelir atasözü, zor bir durumun uzaktan kolay hoş görünmesini anlatır. Yani olayın yaşayan kişiler zorluğunu çekerken uzakta olan kişiler için durum kolay, basit ve hızlı güzel ilerliyor olarak görünebilir. “Bu tür durumlara konunun içinde olanı rahatsız eder ama dışında olanlar o duruma imrenirler, işin içinde olmayanlar gerçeği bilmez, işi kolay ve kazançlı güzel sanırlar”
Bu ata sözü diasporadaki biz Türk seçmenler için yerinde ve durumumuzu anlatan çok güzel bir sözdür.
İkici dünya savaşından sonra işsizlik, yoksulluk, açlıkla mücadele eden dünya, uzun süre kendini toparlamak için uğraştı.
Avrupa’nın toparlanmasının etki eden unsurlarından biri ise ABD’nin 16 ülkeyi kapsayan 1948 başlayan Marshall planı yardımı olmuştur.
Marshall planı Batı Avrupa’da kıta genelinde sosyalizmin gelişmesini engellemeye yönelik hedefleri yansıra, ağır sanayiye ekonomik destekle Avrupa’nın kısa sürede kalkınmasını sağlamıştır.
Türkiye, Avrupa’nın tahıl ambarı olmayı kabul etmek ve ağır sanayideki yatırımlardan vazgeçmek koşuluyla Yunanistan ile beraber bu yardımdan yararlanmıştır.
Marshall planı 1951’de Kore savaşının çıkmasıyla durdurulmuştur.
O zamana kadar yapılan doğru yatırımlar sayesinde “Atı alan Üsküdar’ı” geçmiştir. Azimle, ileriye yönelik vizyonlarla samimi ve çok çalışarak bugün ki sanayii devi ülkeler ortaya çıkmıştır.
Tabii parayı Amerika’dan insan gücünü de bizim gibi az gelişmiş yada gelişmemiş fakir ülkelerden sağlayarak başarmışlardır.
İkinci dünya savaşının bitişi 80 yıla dayanmıştır. Marshall yardımı alan 16 ülke insan gücü hala çekmektedir. Maalesef ülkemizi Avrupa’ya geçiş ülkesi yada savaşlardan kaçan (Suriyeli, Ukraynalı, Afrika ülkelerinden) yada Taliban yönetiminden kaçan Afganlılardan oluşmaktadır.
Bizim insanımız bilhassa gençlerimizin çoğu Avrupa’ya gitmek burada çalışmak, yaşamak için imkanları araştırmaktadır.
Türkiye den Avrupa’ya ciddi anlamda yüksek eğitimli “beyaz yaka” dediğimiz yetişmiş insanımızın beyin göçü gerçekleşmektedir.
Ekonominin iyiye gitmemesi, geçim sıkıntısı, eşitsizlik ilkesinin zayıflaması, yarın endişesi, insanımızı yurtdışında çareler aramaya zorlamıştır.
Tabii ki yukardaki gerekçeleri çoğaltabiliriz (adalet, eğitim, enflasyon, liyakatsiz kadrolar, adam kayırmaca vs) uzayıp gider.
Sonuçta hoşnut olmayan büyük bir kitleden bahsediliyoruz.
Birleşmiş Milletlerin (BM) verilerine göre Türkiye’de yaklaşık 14 milyon kişi açlık sınırında yaşıyor; 13 milyon 925 bin yurttaş günde ortalama 1 dolara geçiniyor.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in verilerine göre ise 12 milyon 240 bin (%14,4) kişi açlık sınırında yaşamaktadır. Yine TÜİK’in verilerine göre Türkiye’de yoksulluk sınırında yaşayan vatandaşımızın sayısı 24 milyon 682 bindir (%28,7). Bu verilere göre Türkiye’de aç ve yoksul sayısı 37 milyon kişiyi buluyor.
Tüketici Hakları Derneği’nin hesaplamalarına göre Türkiye’de 16 milyon kişi açlık sınırı altında yaşıyor, 50 milyon kişi yoksulluk çekiyor. Aç ve yoksul sayısı 66 milyon kişiyi buluyor.
Ayrıca toplumdaki bölünmüşlük, kutuplaşma ve diğer devasa negatif sorunları düşününce durumun içler acısı olmadığını bilmek için müneccim olmaya gerek yok dur.
Elbette bu günün Türkiye’si kendi savunma sanayisi, alt ve üst yapıda çok yok kat etmiştir ve daha nice güzel şeylerde yapacaktır.
Bunları yapmakla yukardaki acı tabloya yaşayan vatandaşlarımız gurur verici güzel hizmetler mutfaktaki yangını söndürmeye, vatandaşın yasadığı fakirliğini olumsuzluğu pozitif anlamda etkilemeye yada yarına döneldik endişelerini, pozitif perspektifinde görememekte.
Dün okuduğum Hollanda’daki Türk diasporada perspektifini araştıran Clingendael’in araştırmasında söz edilen diasporadaki üç gruptan bahsetmekte.
Seçimlere ilgi duyan insanımıza kesinlikle tavsiye derim!
Bu araştırmada secimde cumhur ittifakı mevcut Cumhurbaşkanı Recep Tayip ERDOĞAN’a oy verecekler, millet ittifakı aday Kemal KILIÇDAROĞLU’na oy verecekler ve oyunu henüz kimseye vermeyecek ortadaki seçmenler olarak üç gruba ayırmışlar.
Diğer iki Cumhurbaşkanı adayını (Muharrem İNCE ve Sinan OĞAN) bu araştırmada ve değerlendirmeye almamışlar.
(*https://www.clingendael.org/publication/het-turkse-diasporabeleid-nederland)
Tabii ki her şeye rağmen kayıtsız şartsız taraf iseniz eksi yanlış yok, daha ilerisi negatif bir şey söylemek vatana ihanetle eş değerdedir. Her şey ya toz pembe, yada biz yapacaktık başkaları (dış güçler) yaptırmadı muhabbeti ağır basıyor.
Muhalif tarafsanız her şey çok kötü tek kişinin yönetimi sorunları (ekonomi, enflasyon, işsizlik, mülteci sorunu vs) çözmede yetersiz kalıyor, adalet, eğitim, liyakatsiz kadrolar, adam kayırmaca, ve toplumu git gide kutuplaştıran ötekileştiren sorunlarda kangren olmuş kesinlikle bu sistemle çözülmez diyor.
Benim en çok rahatsız olduğum konu ise hem iktidarın hem de muhalefetin yani siyasilerin kullandıkları bizim toplumumuza yakışmayan söylemleri.
Her beş yılda genel bir secime gidiyoruz Allah’ın izniyle Türkiye Cumhuriyeti yaşadıkça bu sistem devam ettikçe. Anlayacağınız bu seçimleri Türki’de ilelebet yapılacaktır.
Bu bir savaş değil bu bir bitiş değildir bunu böyle bilinmeli.
Davulun sesine gelince Hollanda’da yaşayıp buradaki tüm nimetlerden faydalanıp o rahatlık ve refahla Türkiye’deki davulun sesi diasporadaki bizlerin kulağına gönlüne hoş geliyor.
Avrupa’da (bizim için Hollanda’da) yarın ne olacak endişesi yok (sosyal devlet). İşsiz olsanız işsizlik “werkloosheidsuitkering” ödeneği alırsın. Bu ödenek 2023 verilerine göre (son kazandığın maaşın ilk ay %75 olarak, ikinci ve diğer aylar için %70) ödenek olarak ödeniyor. İş geçmişi olmayanlar için belediyeden alınan aylık aile yardımı “Bijstandsuitkering” (€1.708) diğer, elektrikli eşya yardımı, spor, sağlık vs yardımlarını da eklendiğimizde rakam aylık üç aşağı beş yukarı 2.500 Euro’ya tekabül eten yada gecen bir gelir söz konusudur. Tek kişi için ise de (€ 1.195) ve diğer yardımlarla o da tahmini 1.500 Euro’yu bulmakta.
Çalışan insanlar için asgari ücretlerin durum da şöyledir; vasıfsız çalışanların 21 yaş tan itibaren aylık asgari ücreti 1.953 Euro dan başlamakta. Eğitim donanım ve Çalışma süresi uzayınca yıllık ortalama kişi başına düşen gelir 30.000 bin Euro ile 45.000 Eurolar civarındadır.
Onun için buradan Türkiye geri dönüş yolu tatil dışında oldukça tenhadır. Ara sıra malulen emekli olmuş yada hayatın sonun yaklaşmış brüt aylığını nete çevirerek bol Euro’lu gurbetçilerimiz de tek tük Türkiye ye dönmüştür.
Buranın parası dönüş yapanlar ve bizler tatilden tatile biriktirdiğimiz tomar parayla Türkiye’de geçirdiğimiz süre tozpembe hayat yaşamaktalar.
Secime arifesinde gördüğümüz her iki tarafın taraftarları Camii lokallerinde, kahvelerde, derneklerde ve çukur sosyal medya hesaplarında yalan yanlış, saptırılmış haberler, söylemlerle birbirini rencide eden bazen hızını alamayan küfür kadar varan söylemleri hitapları yapıyorlar.
Bu yaklaşım ne kültürümüzde var, ne dinimizde var, nede medeni düşünce tarzında var. Yaşadıkları toplumda da yok!
Maalesef; karsı tarafı düşman gören kötülüğe odaklı kindar tuhaf bir insan (?) topluluğu olmuşlar. Çok yazık çok.
Diasporadaki değerli Türk seçmeni. Seçime çok az kaldı ve bize düşen, vatandaş olarak beğendiğimiz partiye, kişiye bir oy vereceğiz. Onun dışında başka bir misyomumuz, görevimiz yok. Varsa göreviniz, misyonunuz lütfen ama lütfen söylemlerinizi ve propagandanızı, ahlaki, hakkaniyetli ve birbirimizi ötekileştirerek düşman gibi göstererek değil, her şeyden öte edep çerçevesinde yapacağınızı yapın.
Uzaktaki davulun sesi hoş da gelse yakındaki davulun sesi halay çekene duymak güzeldir!
Esenlikle, sağlıkla kalın.