Hollanda’da kapalı kapılar ardından birsürü olmaması gereken şeyler dönüyor. Dünyanın her yerinde bu şekilde işliyor bu işler denilebilir belki, ancak unutmayalım ki, bu tür olayları soruşturma ve araştırma gücü ortadan kalktığında veya işlemediğinde artık demokrasinin temel unsurlarından uzaklaşıyor olacağız. Bu da toplumumuz için çok tehlikeli bir durum.
Son 15 aydır Corona pandemisiyle boğuşuyoruz. Tüm dünya aynı illet virüsle mücadele etmeye çalışıyor. Tüm ülkeler kendilerine göre bir strateji geliştirerek, pandeminin son bulması için çaba gösteriyor.
Bazı ülkeler ise diğerlerine nazaran daha başarılı götürüyor bu sınavı. Tabii kıyaslama yapması çok zor, çünkü her ülkenin durumu diğerinden farklı. Ama sayılara bakarak bir kıyaslama veya alınan-alınmayana önlemlere göre bir kıyaslama yapmak mümkün.
Biz burada Hollanda eksenli bir bakış açısıyla olayları değerlendirme konumundayız. Bunun yanı sıra tabii ki Türkiye’de olan biten bizi de çok alakadar ediyor ve o yüzden onu da takip etmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda Almanya ve Belçika gibi komşu ülkelerin durumu Hollanda’yı da direkt etkilediğinden onlara da göz atmayı ihmal etmiyoruz.
Bu şekilde baktığımızda öne çıkan bazı değinmek istediğim bir kaç konu var. Öncelikle Hollanda, pandeminin başından beri hep önlemlerde geç kalarak, ve yanlış strateji uygulayarak, 25bin vatandaşını Corona’dan koruyamadı. Geçen sene Başbakan Rutte’nin yaptığı konuşmada bahsettiği ‘sürü bağışıklığı’ stratejisinin aynı şekilde devam ettiğini son günlerde çıkan belgelerle ortaya konuldu. Her defasında böyle bir amacımız yok diyor Başbakan Rutte, ancak istenilen ‘WOB-verzoek’ bilgileri tam tersini gösteriyor. Yani kağıt üzerinde yazılı kurallara bakıldığında başka bir uygulama, söylemlere bakıldığında tam tersi bir uygulama önümüze çıkıyor. Bunun yanı sıra, geçtiğimiz yıl içerisinde Hollanda’nın en büyük gazetelerinden biri olan De Volkskrant’ın genel yayın yönetmeni, yaptığı açıklamada, hükümetin corona konusundaki uygulamalarını soruşturmamaları gerektiği söylemi, veya aşılama konusunda beceriksizlikler göz önünde bulunduruluduğunda, nasıl bir beceriksizlik ve kötü yönetimle, kötü bir imtihan verdiklerini apaçık bir şekilde görüyoruz.
Son çıkan skandallardan bir diğeri ise, festival ve büyük katılım sağlayacak organizasyonlar için geliştirilen hızlı test mekanizması. ‘Fieldlab’ olarak bilinen bu araştırmalar için 1,5 milyar Euro (!) harcanacağı ve bu paranın nasıl kullanılacağı konusunda hiç bir açıklama olmaması akla bir sürü soru işareti getiriyor. Yeni kurulan bir vakfa verilecek bu paranın akibeti ne olacağı bilinmiyor, çünkü vakfı kuran kişiler, istedikleri gün vakfı kapattıklarında parayı geri ödemeyle yükümlü değil, açıklanan sözleşmeler gereği.
Bu ve bunun gibi birsürü örnek gösteriyor ki, Hollanda’da kapalı kapılar ardından birsürü olmaması gereken şeyler dönüyor. Dünyanın her yerinde bu şekilde işliyor bu işler denilebilir belki, ancak unutmayalım ki, bu tür olayları soruşturma ve araştırma gücü ortadan kalktığında veya işlemediğinde artık demokrasinin temel unsurlarından uzaklaşıyor olacağız. Bu da toplumumuz için çok tehlikeli bir durum.
Bu kritik parametreler içinde idrak ettiğimiz Ramazan’ın atmosferine uygun günler geçirmek en büyük emelimiz. Biraz tefekkür, bolca iyi niyet ve yardımlaşma, en çok da sevdiklerimiz için dua ve güzel temennilerde bulunma fırsatı. Ayağımıza gelmiş, hem şükredelim hem de iyi insanları ve sevdiklerimizi dualarımızdan eksik etmeyelim.