Bu ayki HABER‘in ana konuları, 23’üncü yılı anılan Bosna-Hersek savaşı ve 100’üncü yılı anılan sözde Ermeni soykırımı oldu.
İnsanlık tarihinin en acı soykırımlarından biri olan, Sırplar’ın Bosna-Hersek soykırımından sonra, vahşetin en acımasız bir şekilde yaşandığı Vukovar kentine gitmiştim.
Ama isterseniz, önce katliam öncesine gidelim.
Sırplar’ın en büyük hedefleri ‘Büyük Sırbistan’ı kurmaktı.
Bu hedef projenin adı ‘Podrinje Projesi’dir.Bu projenin çabucak gerçekleşmesi için, Bosna-Hersek’teki Müslümanlar’ın öncelikle yok edilmesi gerekiyordu.
Öyle de yapıldı.
Rusya, Sırp militanları destekleyerek Balkanlar’a yerleşmek istiyordu.
NATO, AB ve ABD ise, Rusya’nın bu planını bozmak için biraz da çirkince planlar yapıldı.
Sırplar’ın açık bir şekilde soykırım yapmaları gerekiyordu. Bu soykırımın yapılması için göz yumma şeytanlığı harekete geçirilmişti. Miloseviç’in önüne geçmek için bu göz yumma gerçekleşti. Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün Hollandalı komutanı Tom Karremans bu planın başrol oyuncusu seçildi.
Radovan Karadziç ve Radko Mladiç ağır bir şekilde silahlandırılarak Srebrenica’ya gönderildiler. Barış Gücü’nün Hollandalı komutanı Karemans bu insan kasapları ile kadeh tokuşturdu ve ‘Ben eskiden piyano çalıyordum’ gibi bir yalakalık yaparak bu katillere hoş görünmeye çalışıyordu.
Bu katiller Müslüman gençleri topladılar, kamyonlara bindirdiler ve toplu olarak hunharca katledildiler.
Burada suçlu sadece lanet olası Karremans değil, O’na bu laçkalığı yapması için emir verenlerdi. Karremans’ın bu laçka tutumundan sonra meydana gelen soykırım hareketi gizli tutulmak istendi. Ama, Karremans’ın tercümanı olan Hasan Nuhanoviç, bu sırrı ortaya döken adam oldu.
Bu emri verenler, Milesoviç’ten kurtulduktan sonra, Bosna-Hersek’te Müslümanlardan arındırılmış tek dinli ve tek kültürlü bir Avrupa Devleti kurmayı amaçlamışlardı.
Ama beklenen olmadı. Müslümanlar’ın yaşadığı Srebrenica, şimdilerde ‘Sırp Cumhuriyeti’ sınırları içinde kalmıştır.
Almanya Şansölyesi Merkel bile daha sonra ‘Avrupalı Müslümanlar’dan söz etmiştir.
Onlara göre, Bosna-Hersek’teki Müslümanlar, ‘Avrupalıdır’ ve Avrupalı kalmalıdırlar.
Sonrası malum. 11 Temmuz 1995’te Srebrenica’da, Karremans’ın göz yumması ile katledilen 8372 Müslüman genç, Batı’nın ihaneti nedeniyle yok edilmişlerdir.
Bu yazdıklarım belki de inanılması zor bir iddiadır ama, bize düşen, idia da olsa konuşulanları ve yazılanları ortaya sermektir.
Savaş’ın sona ermesi ile açılan Slovenya-Hırvatistan üzerinden Sırbistan’a girerken üzerimde Türk pasaportu yoktu. O zaman Sırplar Hollandalılar’a kızmış olduğu için vize mecburiyeti koymuşlardı. Vizem olmadığı için beni Sırbistan’a sokmadılar. Geri döndüm, dağ ve orman yollarındaki küçük sınır kapılarından girmeyi denedim ama beceremedim.
Daha sonra Sırp Konsolosluğu’nun bulunduğu Vukovar’a gittim.
Vukuvar, savaşta en çok can ve mal kaybına sahne olan kent idi.
O gece basit bir otelde konakladım. Ertesi gün Sırp Konsolosluğu’a giderken acı manzara ile karşılaştım. Evler mermi ve top atışlarından harabeye dönmüştü.
Sabahın erken saatinde yol kenarında rastladığım bir kadın beni çok şaşırtmış ve üzmüştü.
Genç ve güzel bir kadındı. Almanya’da çalışmış ve sonra da ülkesine geri dönmüştü.
Geçimini sağlayabilmek için, telli bir kafese yerleştirmiş olduğu balıkları satmaya çalışıyordu.
Kanım donmuştu sanki. Balık alamazdım ama bahşiş verebilirdim. Uzattığım parayı kabul etmedi. Çok ısrar ettim. Otomobil ile Türkiye’ye gitmekte olduğumu söyledim. Ama nafile, parayı kabul etmiyordu. Sonra oradan geçen birine seslendim. Balıkların hepsini o kişiye verdim. Bu davranış, kadın için bir aşağılama olmadı. Mutlu oldu, elimi sıktı ve hızlı adaımlarla evine doğru yürümeye başladı.
SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI BORAZANCILIĞINA SON…
Sözde ‘Ermeni soykırımı’ özde ise ‘Savaşta karşılıklı öldürme’.
Pek çok kez yazdık bu konuyu. Yazdığım zamanlar haber portallarında şahsım için ‘Kovun bu Müslüman köpeği. Schieten (kurşunlayın) bu adamı.’ diye yayınlar yapılmıştı. Ben de ‘Bırakın havlasınlar’ dedim ve hiçbir hukuki yola başvurmadım.
Assen’de anıt dikilmesi sırasında en büyük hedef bendim.
İşçi Partisi, sözde ermeni soykırımını kabul etmedikleri gerekçesiyle iki Türk kökenli milletvekili adayını listelerinden çıkarmıştı.
Bunun üzerine kendileriyle konuştuğum zaman parti lideri Wouter Bos’a, 1920 yılında Algemeen Handelsblad gazetesinde yayınlanmış olan bir makaleyi göstermiştim. Wouter Bos’a yaptıkları hatayı hatırlatarak ‘Bu durumda Türkler’den size oy gelmeyecek’ demiştim.
Wouter Bos bunun üzerine Ermeni iddiaları hakkında yumuşak bir mesaj vermişti.
O beyanat Hollanda gazetelerinde çok geniş yer almıştı. Ülkenin üçüncü büyük gazetesi Trouw haberi büyük puntolarla yayınlarken, şahsımdan şöyle söz ediyordu: ‘ Wouter Bos’un yaptığı açıklama, Dünya Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürlüğü’nü yapan İlhan Karaçay için çok güzel bir haber olmuştur sanırız.’
Evet, Bos’un yaptığı açıklama çok hoşuma gitmişti.
Şimdi sıra, sözde Ermeni soykırı borazancılığı yapan diğerlerine geldi. İddia ettikleri sözde soykırımın 100’üncü yılını anacak olan Ermeniler, eskisi gibi körü körüne destek bulamıyorlar.
Erivan’da yapılacak olan anma törenine, pek çok ülkenin Başbakanı veya bir Bakanı gitmeyecek. Ülkelerin çoğu, sadece büyükelçileri ile temsil edilecekler.
Bu da gösteriyor ki, körü körüne Ermeni borazancılığı yapanlar, o eski ve bayağı tutumlarından vazgeçiyorlar.
O borazancılar da artık, ‘Bu konuyu siyasler değil, tarihçiler tartışmalı ve gerçekler ortaya çıkarılmalıdır.’ diyorlar.
Biz de bekleyeceğiz ve göreceğiz.
Bakalım sonunda kim haklı çıkacak?