Haziran ayının son haftası Avrupa liderleri Brüksel’de toplandılar. Ajandadaki en önemli konu hiç şüphesiz ‘göç ve mülteciler’di. Gece yarılarına kadar devam eden toplantı, hem Akdeniz sularında yaşam mücadelesi veren mültecileri hem de Avrupa’nın geleceği ile yakından ilgiliydi. Toplantı, ne yazık ki, popülist hatta ırkçı liderlerin ağırlıklarının hissedildiği bir ‘Göç Anlaşması’ ile neticelendi.
Anlaşma maddelerinin en dikkat çeken cümlesi, “Avrupa’nın yasa dışı ekonomik mültecilere kapılarının kapatılması” şeklindeydi. Bir başka madde ise, “Avrupa’da kontrollü kabul merkezlerinin açılması”ydı.
Alınan kararların genel anlamda uygulanabilirliği tartışılır. Zira kararlarda belirsizlik çok açık şekilde görülebiliyor. Örneğin, bazı Afkira ülkeleri hakkında karar alınıyor, ama ülkelerin bu kararı nasıl gerçekleştirecekleri, kabul edip etmeyecekleri belli değildi. Kaldı ki bu ülkeler kendi sorunlarıyla başa çıkamamaktalar. Yani ‘Brüksel kararları’ mülteciler için adeta yolun sonu. Bunun için, Avrupa Parlamentosu’ndaki bazı sol partiler ve mülteci kuruluşları, kararları ‘Avrupa’da iltica hakkının sonlandığı’ olarak ifade ettiler.
Peki dokuz saat süren o uzun gece, göç kararlarının alınmasında hangi liderler belirleyici oldu? Alınan kararlara göre, zaten mültecilere kapalı olan Eğe Denizi, göç yolları yanısıra Akdeniz sularındaki yollar da kapanıyordu.
Alınan kararlarda, yeni liderlerin görüşlerinin öne çıktığı belliydi. Zira, Avrupa’nın eski liderler ekibi, önemli ölçüde yerini yeni isimlere bırakmıştı. Her ne kadar ülkesinde siyasi olarak zorlansa da Almanya şansölyesi Merkel ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un yerleri tartışılmaz elbette. Ancak, Birlik 28 ülkeden oluşuyor. Yeni liderler, Avusturyalı Kurz, İtalyan Conte ve İspanyol Sánchez artık öne çıkan isimler. Bu meyanda Macaristan Başbakanı Orbán’ı da unutmamak gerekir. Bunlar alınan kararları etkileyebiliyorlar. Öyle görülüyor ki, bu isimler Avrupa’nın kaderinde söz sahibi olacaklar.
Peki bu yeni liderlerin, istisnalar hariç, öne çıkan bazı özellikleri nelerdir?
Ya da Avrupa’da nasıl bir liderler değişimi yaşanıyor?
Evet, karşımızda Avrupa Birliği değerlerinin öngördüğü barışcıl, uzlaşmacı, insani ölçüleri savunan liderler yerine, Avrupa’yı içine kapatan, popülist, çoğu zaman ırkçı özelliklere sahip liderler var. İşte bu yeni tip Avrupa liderleri, son Avrupa Birliği göç ve mülteciler toplantısında çok kötü bir sınav verdiler. Bu yeni liderler, küresel bir sorun olan ‘mültecileri Avrupa’ya almama’ kararlarıyla, sonunlardan berteraf olacaklarını sanıyorlar. Avrupa kapılarının kapanması, sular üzerinde plastik botlarla can mücadelesi veren çocukların ve kadınların çaresiz ölümlerinin sorumluluğundan kaçacaklarını sanıyorlar.
Tabii ki yanılıyorlar. Zira, karşı karşıya kalınan mülteci sorunları, daha doğrusu günümüzdeki dünya dengesizliğinin sebeplerini, Avrupa’ya refah sunan sistemde aramak gerektiğini savunan uzmanlar var.
Göç veren ülkelerde adaletsizlik kol geziyor. Marjinal gruplar yıllarca çoğunluğu yönetiyor. İşin en garip tarafı da, bu marjinal grupların Batı tarafından desteklendiği algısı çok yaygın. Dolayısiyle, Avrupa’yı çok yakından ilgilendiren hatta iç içe geçmiş küresel göç ve mülteci sorunundan öyle kolay sıyrılmak mümkün değil.
Günlük okuduğum Trouw gazetesi baş yazarı yorumunda da belirtildiği gibi, “Avrupa Birliği Göç tarafından esir alınmıştır”.
Yorumun özeti şöyle:
“Brüksel’de alınan göç kararları, Avrupa Birliği üye ülkelerinin göç konusunda elinin kolunun bağlı, vizyonsuz ve kalpsiz olduğununu göstermiştir. Toplantıya katılanların adeta felç olduğu, hareket kabiliyeti gösteremedikleri göç konusunda bir karar alamadıkları kamuoyuna yansımıştır. ”
Evet, Avrupa liderlerinin geçen hafta göç ve mültecilerle olan sınavda başarılı olamamaları, zaten bir süredir var olan, Avrupa’da liderler tartışmasını da beraberinde getirmiştir. Her ne kadar AB tarihinde benzer anlar, kararsızlıklar, anlaşmazlıklar yaşanıp, yola devam edilmişse de, bunun bundan sonra da böyle olacağı anlamına gelmediği bilinmelidir. Avrupa bu liderlerle, yani popülist ve ırkçı liderlerle, Avrupa Birliği ruhuna ters gelen kararlar alarak geriye de gidebilir. Avrupa Birliği projesi değerleri, ancak ‘Açık Avrupa’ vizyonu ile devam ettirilebilir. Bu vizyona sahip olmayan liderler, ancak Avrupa’da ve çevresinde koas oluşturur, korku üretir, önyargıları besler, gruplararası çatışmaya çanak tutar ve Avrupa Birlliği projesine de en büyük zararı verir.
Previous PostHollanda Dışişleri Bakanı'ndan "ırkçı" açıklamalar
Next PostYeni bir dünya düzeni tassavur etmeli insanlık