Seçimlere iki hafta kala siyasi hava iyice ısınmaya başladı. Hafta sonu NPO Radyo 1 ve RTL kanalında büyük partilerin liderleri ilk tartışmalarını yaptılar. Ne hazindir ki neredeyse bir asırdır Hollanda siyasetinin baş rol oyuncusu PvdA RTL’in altı partiden oluşan tartışma listesine giremedi. VVD, PVV, CDA, D66, SP ve Groen Links’in katıldığı tartışma programına 7. Sıradaki sosyal demokratlar davet edilmediler. Her ne kadar çiçeği burnunda liderleri Lilianne Ploumen bunu önemsemediğini söylese de pek inandırıcı olmadı, zira böylesi programlar kararsız seçmenleri çekmeye birebirdir. Hele hele şimdi. Tartışmayı 1,8 milyon kişinin izlediği göz önüne alındığı zaman davet edilmemenin ne anlama geldiği çok net bir şekilde görülecektir.
Partiler bir yandan kampanya ile meşgul olurken diğer yandan da seçim programlarının kısa ve uzun vadede vatandaş ve ülke bütçesi için ne anlama geleceğini, geçen yazımda bahsettiğim plan bürolarına analiz ettirmekle meşguller. Bu analizlerden çıkacak sonuçlar koalisyon görüşmeleri için bir çeşit yol haritası niteliğindedir. Partilerin vaadleri arasında uçurumların olması bunların birlikte koalisyon oluşturma ihtimalini zayıflatmaktadır. Nitekim her siyasi oluşum programındaki hedefleri için seçmenlerden oy istemektedir ve bunların iktidar için göz ardı edilmesi demek seçmen yanıltma anlamına gelecektir ki, bu uzun vadede söz konusu partiye büyük zarar verir. Kısaca bol keseden atmanın faturası ağır olur diyelim.
Seçimlere katılan 37 partiden 10’unun Merkezi Plan Bürosuna (CPB) seçim programlarını makro-ekonomik düzeyde analiz ettirdikleri açıklandı. Şu an parlementoda temsil edilen Wilders’in PVV’si, Baudet’in FvD’si ve Ouwehand’ın PvdD’sinin programlarını CPB’ye göndermedikleri bugünkü basın toplantısından anlaşıldı. Bu duruma kimse şaşırmadı tabii ki, zira bu partilerin programlarının analizi muhtemel felaketlere işaret anlamına gelecekti. Gerçi bu partiler eylem ve söylemleriyle zaten kendi kendilerini diskalifiye etmişlerdi, ama yine de inandırıcılık açısından bir adım atılmasını bekleyenler de olmadı değil.
Programları analiz edilen 10 partinin hepsinin devlet giderlerini önümüzdeki iktidar döneminde artıracakları anlaşılmaktadır. Özellikle eğitim ve sağlık sektöründe büyük bütçe artışlarının olacağı ve alım gücünün ciddi manada iyileştirileceği analiz sonuçlarında görülmektedir. Hemen hemen bütün partilerin ekonomik yatırımların ağırlıkta olduğu maliye politikalarıyla bütçe açığını daha da büyütmeyi hedefledikleri tespit edilirken, bütün bu planların corona kaynaklanan derin kriz yüzünden oldukça belirsiz olduğuna işaret edilmektedir. Bu, bir anlamda “siz programlarda yazılanlara bakmayın, asıl bakmanız gereken partilerin krizi aşmak için ne gibi tavırlar alacağıdır” demektir. Seçmenin kafasını karıştırmak desek daha isabetli olur.
Analizlerden anlaşılacağı üzere sol partiler vatandaşın alım gücünü işletmelere getirilecek ilave yüklerle artırmak istiyorlar. Liberal partiler VVD ve D66 ise işletmelere fazla yüklenilmeyeceğine işaret etmektedirler. Alım gücünü de ciddi oranda iyileştirmeyi hedefleyen D66 çözümü, SP gibi devlet borcunun yükseltilmesinde görmektedir. Diğer sol partilere nazaran GroenLinks alım gücü konusunda pek de iç açıcı bir görüntü vermiyor. GroenLinks özellikle çevre politikaları yüzünden vatandaşa ek yük yüklemekten kaçınmıyor.
Eğitim sektörü GroenLinks, PvdA ve D66’nın önceliklerinden birisi, sağlık ise SP’nin. Çevre konusunda GroenLinks başı çekiyor. Jesse Klaver’in partisi karbon salınımını 2030’a kadar % 60 azaltmayı hedefliyor. Bu da geçen yıl imzalanan İklim Antlaşması’nda (Klimaatakkoord) hedeflenenin % 11 daha fazlası. Tabii bunun faturası da kısmen vatandaşa kesilecek.
Bir iki gün içinde sosyal politikaların analiz sonuçları da açıklanır umarım. O zaman hangi partilerin ayrımcılık, ırkçılık, katılım, eğitim gibi sosyal alanlarındaki hedeflerinin hangi partilerle gerçekleşme şansının olduğunu göreceğiz. Belki bu bize stratejik oy için bir ipucu verebilir.
Ahmet Suat Arı
1 Mart 2021