Ünal, Türkevi Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği “Amsterdam Tartışmaları” adlı programda yaptığı konuşmada, bugüne kadar merkeze aldıkları tek şeyin “milli egemenlik” olduğunu söyledi.
Milletin kendisiyle ilgili konularda karar verme hakkına sahip olduğunu belirten Ünal, “Biz bugün yeni Türkiye’yi konuşurken aslında Türkiye’yi iki ayrı kısımda ele almıyoruz. Yeni Türkiye dediğimizde aslında 1920’de ilk meclisin kurulmasıyla birlikte Anadolu’da yaşayan bütün farklı inanç gruplarının ve toplulukların bir araya gelerek ortaya koydukları bir idealin, bir birlikte olma gayretinin 1924’te ve daha sonraki süreçte değişik şekillere evrilerek devamından bahsediyoruz. Bizim 1920’den bugüne kadar merkeze aldığımız tek bir şey var o da milli egemenliktir. Yani “milli egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir” dediğimiz gün neredeysek, bugün de oradayız. Arada geçen zamansa milli egemenliğin gerçek anlamda inşası için verilmiş mücadeledir” diye konuştu.
Türkiye’nin 1960’tan 2002’ye kadar 42 yıl bir demokrasi mücadelesi verdiğine vurgu yapan Ünal, 2002’de halka rağmen devam ettirilmek istenen vesayet düzeninin millet tarafından tasfiye edildiğini ifade etti.
“Türkiye son derece demokratik bir toplum, her zaman tepkisini sandıkta verdi” diyen Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“(Millet) Demokrasiye inandı ve sandık önüne geldiği zaman hesabını gördü. Bugün AK Parti geleneği de ne kadar sistem dışına itilmek istendiyse, inadına sistemin içinde kalarak marjinalleşmeden, demokratik siyasetin araçlarıyla siyasete inanarak demokratik bir sistem inşa etmenin mücadelesini verdi ve 2002’de iktidara geldi. 2002’de çok temel bir söylem kullandık. Dedik ki, ‘artık devletin milleti değil, milletin devleti vardır.’ Milletin iradesi üzerinde bütün vesayet kurumları tasfiye edilecek dedik.”
AK Parti’nin 2002’den başlayarak 4 alanda yeni Türkiye’yi inşa ettiğine dikkati çeken Ünal, bu alanların demokratikleşme, refah, şehirleşme ve dış politika olduğunu dile getirdi.
Yeni Türkiye’den, milletin iradesinin devletin bütün kurumlarına nüfuz ettiği, bürokratik devletten demokratik devlete geçmeyi kastettiklerini anlatan Ünal, şu değerlendirmede bulundu:
“Yani yeni Türkiye bugün ortaya çıkmış değil. 12 yıl içerisinde inşa edilmiş, 2023’e kadar gelişimini ve alt yapısını tamamlayacak olan, 2053’e ve 2071’e yürümeyi hedefleyen güçlü ve büyük Türkiye’dir yeni Türkiye.”
Siyasal sistemin değişmesi ve Türkiye’nin başkanlık sistemine geçmesi gerektiği düşüncesinde olduklarını da kaydeden Ünal, bu kapsamda keskin kuvvetler ayrılığı prensibinin uygulanmasını istedi.
Türkiye’de özellikle son iki yılda devletin içerisinde demokratik sistem dışı unsurlardan, sistem dışı kaynaklardan emir ve talimat alan ve bu çerçevede paralel bir devlet anlayışıyla hareket eden yapıların ortaya çıktığını da belirten Ünal, “Kendi iç işleyişine uygun olmayan yapıları, kurumları, grupları, zümreleri kabul etmeyeceği için doğal olarak devlet bunlara refleks vermektedir” ifadelerini kullandı.
Son 12 yılda yurt dışındaki Türk vatandaşları ve akraba topluluklarla ilgili önemli işler yaptıklarını, bunun bundan sonra da güçlü bir şekilde süreceğinin altını çizen Ünal, “Burada yaşayan vatandaşlarımızla kurduğumuz bağ, bu ülkelerle kuracağımız ilişkilerimizin iyileştirilmesi, iyi niyet temelinde yürütülmesi açısından çok önemli. Biz burada her bir vatandaşımızı aynı zamanda bir kültür elçisi olarak görüyoruz. Türkiye’nin tanıtımı açısından burada yaşayan vatandaşlarımızı, onlarla kurduğumuz ve onların Türkiye’yle kurduğu ilişkiyi önemsiyoruz” diye konuştu.
Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu söyleyen Ünal, bu kapsamda 2015’te yapılacak seçimde milletin önüne “Yeni Türkiye’yi yeni bir sivil anayasayla taçlandırmak istiyoruz” mesajıyla çıkacaklarını ifade etti.