İnsanlığın sınıfta kaldığı yer “Gazze”

Hiçbir kelime, hiçbir ifade ‘Gazze’deki bu caniliği zulmü anlatamaz.

Yazıdaki giriş belki ağır oldu, belki de benim bugüne kadar konulara yaklaşımıma yakışmadı. Rahmetli babam derdi, ‘Oğlum, masumun feryadını duymayan, acısını hissetmeyen, çıkar için sessiz kalan insanlıktan dirhem nasip almamıştır. Böyle bir babanın evladı olarak, bu acıları ve feryatları bu köşeden gerekirse binlerce kez yazmak ve haykırmak zorundayım.

Tabii ki Ukrayna’daki masumların, Irak’taki Türkmenlerin, Uygur kardeşlerimizin ve anavatanımız için canlarını hiçe sayan vatan evlatlarımızın, “şehitlerimizin” kıymetli ailelerinin acısını ve feryatlarını yüreğimizde hissediyoruz.

İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır.

Biz Türkler, bu anlamlı atasözünü ya anlamadık ya çoğu konuda olduğu gibi işimize geldiği gibi anladık, ya da tarafımıza göre yorumladık.

Bugünkü yazımı iki şapkamla yazıyorum: birincisi dünya insan olarak, diğeri ise bir Türk ve Müslüman olarak. Şimdi diyeceksiniz, Türk ve Müslüman olunca dünya insan değil mi ki, iki kategoriye ayırttın?

Türk ve Müslüman olan insanlar elbette dünyanın insandır. Bir farkla!

Son yüzyılın oportünist siyasileri sağ olsun, toplumumuzu her konuda olduğu gibi ikiye, üçe, beşe böldüler. Bu konuda da bile insanımızın bir kısmı ‘Filistinliler ettiğini buluyor’ diyor, diğer kısmı da ‘din kardeşlerimizi katlediliyor’ İsrail’i lanetliyor. Biri eski hesaptan, diğeri yeni hesaptan dolayı Filistin meselesine yaklaşıyor, yani her iki grupta dünya insani olma şansını zayıflatmış oluyor.

Dünyanın gözünün önünde gerçekleşen bu insanlık (dram, soykırımını) vicdanı olan hiçbir insan kabul edemez, etmemelidir. Hiçbir hesapla da bu dram yorumlanamaz.

Biz Türkler tarih boyu hem ırk olarak hem de örf ve kültür olarak bu tür yaklaşımlara pirim vermedik. Her zaman hakkın ve mağdurun yanında olmuşuzdur.

Günümüzün Müslümanları ve onların yaşadığı ülkeleri her konuda olduğu gibi yukarıdaki atasözünü işlerine geldiği gibi kullanıyorlar, dolayısıyla ne iyi bir Türk ne iyi bir Müslüman ne de iyi bir insan olabiliyoruz.

Hollanda’da yasayan biz Türk ve Müslümanlar Hollanda hükûmetinin İsrail’in kayıtsız şartsız desteklemesini eleştiriyor ve Israil’in orantısız saldırılarını desteklediğinden dolayı şiddetle kınıyoruz.

Hollanda’nın sunduğu demokratik haklarımızı kullanarak, her gün Hollanda’nın bir şehrinde sokaklara dökülüp bu zulmü sona erilmesini istiyoruz. Maddi ve teçhizat yardımlarını durdurmasını talep ediyoruz. Allah var, aynı eleştiriyi Hollandalılar ve kamuda çalışan memurları bile bizden katbekat fazlasıyla eleştiriyor.

Aslında içinde yaşadığımız Hollanda’dan, anavatanımız Türkiye’den ve dindaşı olduğumuz ülkelerden bu konuda Güney Afrika gibi daha samimi, daha dürüst yaklaşmalarını istiyoruz.

Hollanda hükümetinin “vatandaşı olduğumuz ülkenin” bilerek İsrail’in saldırılarının yanında olması bizi çok rahatsız ediyor. Dün Uluslararası Adalet Divanı (UAD) raporunda ortaya çıkan bilgiye göre, Başbakan Mark Rutte’nin ülkenin hukuk işleri bakanlığına verdiği talimat olarak”İsrail’in savaş suçu işlemediği izlenimini vermek için neler yapabiliriz?” dediği öğrenildi. “Bugün, Amsterdam’da (Spiegelmonumentte), Auschwitz toplama kampını anma gününde, Rutte Hamasin 7 Ekim saldırılarıyla ilgili ağır sözlerle eleştirdi. ‘Yahudilerin defalarca kasıtlı ve planlı bir şekilde katledildi’ dedi.” Sayıları 30 bine yaklaşan hayatını kaybeden Filistinli masumlar hiç bahsetmedi. Bu durum bile Bay Rutte’nin ne kadar taraflı olduğunu gösteriyor.

Hollanda’nın önde gelen gazetesi NRC’nin bildirdiğine göre, Rutte giderayak bu skandala bilerek isteyerek imza attı. Bu ve benzeri yardımları sadece Hollanda, ABD ve müttefikleri değil, Müslüman ülkelerin çoğu da maalesef buna benzer davranışlar içinde yani yardım ve yataklık yapıyor.

Dedik ya, çıkar dünyası Müslüman ülkelerin motivasyonu da Mark Rutte’nin de motivasyonu gibidir. Rutte, kendi siyasi hırsları ve gelecek yaz NATO genel sekreteri olarak Jens Stoltenberg’in yerini almak için ABD yönetimine yaranma ihtiyacından kaynaklandığı iddia ediliyor.

Bu ve buna benzer sebeplerden Hollanda’yı ne kadar eleştiriyorsak, Türkiye dahil İslam ülkelerini de İsrail’le ticarete devam edenleri amasız “de kılıf” uyduradurmadan eleştirmeliyiz. Aksi takdirde hiçbir ülkeye lidere ne iğne ne de çuvaldızı batırma hakkımız var.

Dün Uluslararası Adalet Divanı, Güney Afrika’nın başvurusuyla; 30 bine yakın Filistinlinin “soykırım” suçlamasına ara karar verdi. İsrail’in Gazze’de sivillerin ölmemesini engellemek için elinden geleni yapmalıdır dendi. Ayrıca Filistinlilere bir an evvel insani yardımların ulaştırılmasına karar verdi. Bu ara karar, İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü gayrimeşru savaşa son vermesi için güçlü bir sinyaldir. Tabii ki de Halasta rehin tuttuğu İsrailleri serbest burkasın dendi.  İsrail’in canisi hükûmeti, başbakanı Netanyahu, bu karara şiddetle karşı geldi, lakin onlarda biliyor ki bu şekilde devam edemeyecek. Çünkü çoğu (AB, ABD, Katar, Mısır ve Türkiye gibi ülkeler) bu ara kararı destekliyor.  Elbette bu ara karar yeterli değil elbette soykırım denmeliydi umarım vicdani olan hakimler kati kararda der.  UAD’nın kati karar çıkınca bu köşeden detaylı bilgi vereceğim. Şimdiden Güney Afrika’ya sayısız minnettar olduğumu okurlarıma bildiririm.

Sağlıkla, esenlikle ve barış içinde kalın,

 

 




Leave a Reply

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

error: Content is protected !!
Haber her gün e-postanıza gelsin

Haber her gün e-postanıza gelsin

Yeni haberleri e-postanıza ulaştırmamız için mail adresinizi girmeniz yeterli.

You have Successfully Subscribed!