Öncelikle, aramızdan ayrılan yiğit bir Türk kadınından bahsetmek isterim. Ben, kendisiyle Türkiye’de bulunduğum dönemde 2013 Dünya Türk Forumu’nda tanışmıştım. Bu cesur kardeşimizin bende bıraktığı izlenim, ayakları yere sağlam basan, bir dava insanı, dürüst, samimi, alçakgönüllü ve bilge bir hanımefendi olduğu yönündeydi. Kendisi tıp fakültesi mezunu bir pediatrisi ve uluslararası hukuk eğitimi almış biriydi. Ömrünü Türk Dünyası’na adayan Azerbaycan Milletvekili Ganire Paşayeva Hanımefendi, Allah’ın rahmetine kavuşmuştur. Sevdiklerine sabır dilerim. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun inşallah.
Azerbaycan’ın ve Dünya Türklüğünün başı sağ olsun.
Tarih, maalesef tekrardan ibaret bir olgudur. Ermeniler, tarih boyunca ve günümüzde bile büyük güçlerin oyunlarına alet olarak tekrar tekrar hatalar yapmıştır. 1890-1910 yılları arasında Türkiye’den ABD’ye göç eden diasporadaki Ermeniler ve emperyalist ülkelerin oyunları ve destekleriyle, büyük Ermenistan hayali uğruna Ermeniler Osmanlı İmparatorluğu’na (Türklere) ihanet etmiştir.
Bizim ve birçok yabancı ülkenin kaynağına (arşivlerine) göre, 1910-1922 yılları arasında Ermeni çeteleri tarafından ülkenin münferit bölgelerinde 523.000 Türk’ün öldürüldüğü belirtilmektedir. Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın, Rusya’nın Paris büyükelçiliğine gönderdiği 14 Mayıs 1915 tarihli bir yazıda, Van İsyanı sırasında bölgede yaklaşık 6.000 Müslüman’ın öldürüldüğü ifade edilmektedir. Camilere, samanlıklara Müslüman Türkleri doldurarak yakmış, kadınlarımıza burada yazamayacağım onca kötülüğü etmişlerdir. Ayrıca Ermenilerin Birinci Dünya Savaşı sırasında Rus ordusunda yer alarak Ruslarla iş birliği yapmaları, Sarıkamış’ta Osmanlı ordusuna büyük kayıplar yaşatmaları ve cephe arkasında hep düşmana ajanlık ve saldırılar yaparak Osmanlıyı zayıflatmaya çalışmaları unutulmamıştır.
Hükûmet bu konuyu Meclis’e ileterek Dahiliye Nazırı Talât Bey tarafından hazırlanan “Tehcir Kanunu’nu” 1 Haziran 1915’te Meclis-i Vükelâ tarafından kabul edip uygulamaya koymuştur. Bu kararla, Osmanlı İmparatorluğu vatandaşı olan Ermeniler, 1915 baharından 1916 sonbaharına kadar zorunlu bir göç (tehcir) sürecine tabi tutulmuştur. Ne yazık ki, savaş halindeki Osmanlı İmparatorluğu, zorunlu göç etmekte olan Ermeni vatandaşlarına yapılan saldırılara karşı yeterince koruyamadı. Yolculukları esnasında eşkıyaların saldırısına uğramışlar ve hayatlarını kaybetmişlerdir. Maalesef iklim ve uzun yolculuklar sırasında hastalıklar ve diğer sebeplerden dolayı 300 bin ile 664 bin arasında Ermeni vatandaşımıza hayatını kaybetmiştir.
Bugünkü yazımın konusu olan “Dağlık Karabağ” maalesef Ermeniler burada ’da ayni hatalar yaparak ve hırslara yenilerek tarihi tekerrür ettirmişlerdir.
Yazımın girişi kısmında Dağlık Karabağ hakkında bilgi vererek başlayacağım. Dağlık Karabağ, arkeologlar tarafından Kura-Araks kültürü olarak da bilinen KURA ile ARAS nehirleri arasında yaşamış halklar tarafından mesken tutulmuştur. Bölgenin eski nüfusu, M.Ö. 4. veya 2. yüzyılda Ermenistan’ın bu bölgeyi ele geçirmesiyle bölgeye gelen Ermenilerle karışmışlardır. 7. yüzyılın ortalarında, bölge İran’ı fetişi Müslüman Araplar tarafından işgal altına alınarak halifenin onayıyla atanan yerel valiler tarafından yönetilmiştir.
- yüzyılda, Karabağ bölgesi, Türkolan Kara Koyunlu ve Ak Koyunlu kabile konfederasyonlarının bir parçası olmuştur.
1823 yılında Ruslar tarafından Karabağ nüfusu ile ilgili verilen bilgilere göre 90 bin kişiye denk düştüğü, bu nüfusun 60 bini Azeri ve 30 bini Ermeni olduğunun belirtilir.
Dağlık Karabağ ile ilgili günümüzdeki sorunların kökleri, Stalin ve Kafkasya Bürosu tarafından verilen Trans Kafkasya’nın Sovyetleştirimesin kararlarına dayanır. Stalin, 1920’lerin başlarında, Karabağ, Trans Kafkas Demokratik Federasyonun bir parçası oldu, ancak bu Cumhuriyet kısa bir süre sonra ayrı Ermeni, Azerbaycan ve Gürcistan devletlerine dönüştürüldü. Takip eden iki yıl boyunca (1918–1920), Ermenistan ve Azerbaycan arasında Karabağ da dahil olmak üzere birçok bölgede bir dizi kısa savaşlar yaşandı. Şubat 1920’de, Karabağ’daki Ermeniler gerilla savaşına devam ederek anlaşmayı kabul etmediler. 1920 yılının Nisan ayında, Azerbaycan ordusu Karabağ’da yerel Ermeni kuvvetleriyle savaşırken, Azerbaycan Bolşevikler tarafından ele geçirildi. 1921’de Ermenistan ve Gürcistan, halkın desteğini almak için Karabağ’ı Nahcivan ve Zangezur ile birlikte Ermenistan’a tahsis edeceklerine söz veren Bolşevikler tarafından ele geçirildi. Bununla birlikte, Sovyetler Birliği’nin, Türkiye’de de komünizmin gelişeceğini uman geniş kapsamlı planları vardı. Türkiye’yi kendi tarafına çekmek isteyen Sovyetler Birliği, Zangezur’un Ermenistan’ın kontrolü altına gireceği, Karabağ ve Nahcivan’ın da Azerbaycan’ın kontrolü altında olacağı bir bölünmeye karar verdi. Sonuç olarak Dağlık Karabağ Özerk Oblasti, 7 Temmuz 1923’te Azerbaycan SSC’sinde kuruldu. 1980’lerin sonunda ve 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasının başlamasıyla birlikte Dağlık Karabağ sorunu yeniden ortaya çıktı.
Diasporadaki Ermenilerden gelen ideolojik ve maddi destek ile bölgenin Ermenistan’a geçmesi için saldırılar başlattı. Oblast’ın sınırları Ermeni köylerini içerecek ve mümkün olduğunca Azerbaycan Türklerinin köylerini hariç tutacak ve ortaya çıkan bölge Ermeni çoğunluğa sahip olacak şekilde çizildi. Ağustos 1987’de Karabağ Ermenileri, Ermenistan’la bir birlik kurmak için Moskova’ya bir dilekçe gönderdi.
Bu sebepten dolayı 1990’ların başlarında bölgede etnik çatışmalar başladı. Ermenistan’ın Karabağ’ı kendi sınırlarına katma isteğini açıklamasının ardından bu çatışma Ermenistan ve Azerbaycan arasında savaşa dönüştü. 1991 yılında Kafkasya’da yeni cumhuriyetlerin birbiri ardına bağımsızlıklarını ilan ettiği dönemde Rusya tarafından boşaltılan üslerden elde edilen ağır silahlar, savaşta dengenin Ermenistan’dan yana ağır basmasına neden oldu.
1991-1993 yıllarında, Ermeni silahlı küvetleri tarafından işgal edilmiştir ve ayrılıkçı Ermeniler, 1991 yılında, bağımsızlığını ilan etti. Ancak bu bağımsızlık Dağlık Karabağ Cumhuriyeti, Ermenistan Cumhuriyeti dahil hiçbir ülke tarafından tanınmamaktadır.
6 Şubat 1992 tarihinde Azeri (613) masumu Hocalı kasabasında Ermeni kuvvetler tarafından masum Azeri halkına Xocalı soyqırımı yapmışlardır.
Dünyada bu soykırımı hakkında cılız, sembolik kınama mesajları dışında gıkı bile çıkmadı.
27 Eylül 2020 sabahı, çözülmemiş Dağlık Karabağ sorunundaki yeni çatışmalar, tüm sinir boyu yeniden başladı ve 44 gün suren savaşa Azerbaycan’a hâkli davasında Türkiye desteğiyle kazandı. Ermeniler tarafından hâksiz yere işgal altındaki Dağlık Karağın büyük bir bölümünü geri topraklarına kattı.
10 Kasım 2020’de Rusya, Azerbaycan ve Ermenistan’ın Dağlık Karabağ konusundaki mevcut ihtilafı sona erdirmek için bir anlaşma yaptıklarını; bu anlaşmaya göre savaş boyunca
Azerbaycan’ın ele geçirdiği toprakların kendilerinde kalacağını, Nahcivan Azerbaycan arasında Ermenistan üzerinden bir irtibat yolu kurulacağı ve Rus barış güçlerinin temas hattı boyunca konuşlandırılacağını duyurdu. Ermeni silahlı gruplar, son birkaç ayda Azerbaycan ordusunun mevzilerine sistematik şekilde ateş açmaya ve arazilere mayın döşemeye devam etti. Azerbaycan’dan gelen, sözde rejimin feshedilmesi taleplerine rağmen Ermeni güçlerinin kontrolündeki topraklarda, 9 Eylül’de sözde “cumhurbaşkanlığı seçimi” yapılması tansiyonu daha da yükseltti.
Son olarak 19 Eylül’de Hocavent ili Ahmetbeyli-Fuzuli-Şuşa kara yolunda mayının üzerinden geçen Azerbaycan devlet kurumuna ait kamyondaki 2 kişi hayatını kaybetti.
Olay yerine giden polis aracının da başka bir mayının üzerinden geçmesi sonucu 4 polis şehit oldu. Bunun üzerine Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Karabağ’da anayasal yapıyı yeniden tesis etmek amacıyla lokal antiterör operasyonu başlatmıştı.
Yaklaşık 24 saatlik operasyonun ardından Azerbaycan’ın talepleri kabul edildi ve ateşkes ilan edildi.
Karabağ’daki yasa dışı Ermeni silahlı güçler, yaklaşık 24 saat süren operasyon sonrasında silah bırakmıştı. Sözde Ermeni yönetim, silahlı güçlerini feshetmişti.
Azerbaycan Sağlık Bakanlığı Karabağ’da düzenlenen antiterör operasyonunda 192 Azerbaycan askerinin şehit olduğunu duyurdu. 511 askeri personel ve 1 sivilin de yaralandığı açıklandı. Bütün bunları bilen dünya sanki Azeriler kusurluymuşçasına ulusal yayınlarında örneğin Hollanda ulusal televizyonu NOS sik sik Azeri güçlerini suçlarcasına haberler yaymakta. Bu haksızlığa meclis deki bazı siyasilerde (Omtzigt, Piri (PvdA), Boswijk (CDA), Sjoerdsma (D66), Van der Staaij (SGP), Christine Teunissen (Partij voor de dieren), Jasper van Dijk (SP), Eppink (Ja21), Van der Lee (GroenLinks), Ephraim (Ephraim), Van Haga (Groep Van Haga), Baudet (FvD), Ceder (CU), Dassen (Volt), Gündogan (Gundogan), Den Haan (Fractie Den Haan), Sylvana Simons (Bij1) en Van der Plas (BBB) ) katılarak Azerbaycan’a soykırımı soru önergesi verebiliyor.
Dün Türkiye’yi soykırımla suçlayan sömürgeciler bugünde Azerbaycan ayni suçla Dağlık Karabağ’da sadece Hristiyan diye suçlamakta. Tarih gerçekten bu konuda hem Ermeniler için hem Türkler için tekerrür ediyor.
Dost ta düşman da üzerine düşenin en iyisini yapıyor.
Sağlıkla huzurla esenlikle kalın.