Arkadaşım sordu: “Sen her yazında babanı, babandan bir anıyı anlatıyorsun. Anneni de tanırdım; melek gibi kadındı, çok yemeğini yedim, niye ondan yazılarında hiç bahsetmiyorsun yer vermiyorsun?” diye.
Düşündüm canım anamdan hiç bahsetmemiştim. Utandım, mahcup ve hak verir şekilde cevap verdim. Haklısın.
“Arkadaşım ben anamı kelimelerle nasıl anlatayım, o kelimelere sığmaz ki. O bir Ana’ydı. O candı, canımdı” dedim.
Evet anam yumuşak huylu, her ana gibi şefkatli, dünyalar iyisi bir melekti.
Anamın dünyada hiç kimseyle husumeti kızgınlığı olmazdı. İnsanların eksiği yanlışını yok sayardı. Bana tuhaf gelir hep sorardım, “anam kötü insan olmaz mı?”. O da “oğlum kötü değil, nefsine dünyalık hırslarına esir düşmüş, şeytana uymuş insanlar vardır” derdi.
Babamın bu konuya bakışı ise ‘kötü de iyidir’ derdi. Kötü, iyi kötü örnektir derdi. Yoksa iyi ve kötünün farkı olmaz derdi.
Anam deyince… Canım anam bu dünyada tüm acıları zorlukları çekti, genç yaşta üç yetimle dul kaldı acıların en büyüğünü evlat acısını yaşadı. Abimi bir trafik kazasında kaybettik. Anam o kadar güçlü bir kadındı ki bu acıyı bize ve babama hissettirmemek için elinden geleni yapardı. Söyleyeceğini az kelimeyle net söylerdi. Babamla sohbetlerinde iki arkadaş gibi, bir heyette konuşur gibi konuşup anlaşırlardı. Tabii ki kültürel ve dini değerleri gözeterek tartışırlardı. Her ikisi de hiç bir konuyu muallakta bırakmaz çok netlerdi.
Her evlat gibi onları çok özlüyorum, yaptıklarım için ve yap(a)madıklarım için de pişmanım. Mesela annemi hiç bir zaman denize götüremedim.
Kıymetli okurlarım ben köşemde yazacağım konuları yazmadan önce geçmişimden, yaşanmışlıklarımdan özelimden bir giriş yazısı ile başlıyorum. Yazdıklarımı da yaşadıklarımı da bu güne yorumlayarak formule etmeye çalışıyorum. Eğer gereksiz zamanınız aldıysam hakkınızı helal edin.
Dönelim anamın insanlara dünyaya bakışına.
Kötü insan yoktur nefsine dünyalık hırslarına yenik düşmüş insanlar var!
Çevremizde o tür insanlar oldukça vardır. Tabii ki bizlerinde ara ara nefisimize teslim olduğumuz olmuştur.
Bu dünyada elimizdekinden daha çoğu istememiz hırslarımız da kesin olmuştur. Elbette olacak, biz insanız belki de olmalı bazen ihtiyaç bile duymuşluğumuz olabilir.
Bir işi başarmak için motivasyon sebebi hani deriz ya hırs ettim.
Önemli olan bu hırs bizim değerlerimize zarar vermedikçe çok önemli ve çok iyidir.
Eğer bu hırs tüm insani değerleri kaybetmene, eşine, dostunuza zarar veriyorsa ve sen de bu kötü sonucu göre göre dolu dizgin freni patlamış kamyon gibi yokuş aşağı gidiyorsan nefsinin esiri olmuş şeytana uymuşsundur.
Önümüzdeki 14 Mayıs’ta ana vatanımız Türkiye’de Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri var.
Önceki yazımda da bahsetmiştim gurbetteki seçmen yaşadığı yurdundaki (Hollandadaki) seçime vermediği ilgiyi bu seçime veriyor bana göre bu davranış oldukça tuhaf demiştim.
Değerli dostum Yavuz Nufel beyefendi de bu konuyu NHaber’de haklı gerekçelerle üzerinde durmuş. Cumhurbaşkanı adayları belli oldu meydanlara henüz tam anlamıyla çıkmadılar. İktidarı muhalifi etkisi oldukları kanallarda dünkü yaşadığımız devasa acılar ve daha yaralarımızı sarmamışken bir birine yakışmayan hitaplar tehditler ve maalesef sokak ağzıyla küfüre varan söylemdeler yayınlar yapılmaya başladı.
Sözüm oraya kadar gitse ‘lütfen bir kendinize gelin’ derdim.
Gitmeyeceğinden bu köşeden diyorum: Lütfen demokrat ve biz Türklerin kültürüne dinine adabına yakışır yarışın.
Sokak ağzıyla deyince sokaktaki seçmen yani taraftar hiç boş durur mu. Tek merkezden çıkarcasına kopyala yapıştır olmadı (photoshop) yada benzeri uygulamalar ile yapılmış yalan yanlışlar çoğu paylaşım yapan da siyasetin sesini anlamayan bu iş işi olan (trolleri) ya da hiç bir işi olmayan bunu kendine iş etmiş kutuplaşmış taraftar sosyal medya denilen çukurda iftiralar küfürler diz boyu. Saygı yok sevgi yok, utanma hiç yok.
Lütfen bir kendinize gelin!
Ülke ne savaşa gidiyor ne de yarışanlar birbirine düşman. İktidar muhalefet kim seçilirse seçilsin bu ülkeyi yönetmek için beş seneliğine siz seçmenden yetki istiyor hepsi bu.
Elbette siyasetçi politika yapacak eleştirecek ama kesinlikle edepten saygıdan demokrasiden ödün vermemeli. Yalan yanlış iftira, tehdit ve hele hele küfür kesinlikle yapmamalı. Bizle atmış yıldır demokrasinin nimetlerin kademe kademe kazandık benimsedik. Onun için Türkiye’deki siyasilerden ricamız lütfen bir kendinize gelin çünkü 85 milyon bu ve buna benzer saygısızlıkları hak etmiyor.
Sizler hala edepten yoksun toplumu kutuplaştıran ötekileştiren söylemlerle devam ederseniz, adına ne dersek diyelim taraftar trol ya da seçmeniniz ne söylemez ne yapmaz.
Lütfen kendinize gelin.
Kendinize gelmiş, dostça sağlıkla kalın.