Yaz tatili öncesi, uzun bir süre sekteye uğrayan, ziyaretlerimi devam ettiriyorum. Bu çerçevede, iki Hollandalı dostumla, Hollanda’nın medya şehri olan Hilversum’da randevulaştım. M. El Fers sağlık sorunlarından dolayı gelemedi. Buna rağmen kendisiyle uzun bir telefon görüşmesi yaptım. Diğer dostum, A. van Bommel ile, her zaman buluştuğumuz La Place restoranda oturup, hasbihal ettik.
Şimdi, isterseniz, bu iki dostumla yıllar önce nasıl tanıştığımı ve birlikte neler yaptıklarımıza, kısaca bir göz atalım.
De Groene Amsterdammer ve Staatskrant gazetelerinde yazan Mohamed El Fers ile 1990’lı yılların başlarında tanıştım. Türkevi Derneği yeni kurulmuştu. El Fers’le, bir kahvede buluştuk. İsminden hareketle, Fas’lı birisini bekliyordum, ama karşıma sarışın bir Hollandalı çıktı. Kahvelerimizi içtik. Renkli bir hayatı vardı. Aynı zamanda müzisyen olduğu için gitmediği ülke kalmamıştı. İstanbul’da bile bir süre yaşamıştı. Osmanlıya karşı bir sempatisi vardı. Ben de öğrencilik yıllarımda yaptıklarımı, Türkevi Derneği’ni niçin kurduğumuzu filan anlattım. Ve sıra, benimle tanışmak istemesinin sebebine geldi. Gazetenin haftalık redaksiyon toplantısında, zatı alim, Türkiyeli solculardan gelen şikayet üzerine Bozkurt olarak nitelendirilmiş ve tehlikeli olabilir denilmişti. El Fers’de, bir Bozkurt’u merak ettiği için benimle tanışmak istemişti.
Ne yalan söyleyeyim, bu açıklamayı duyunca, M. El Fers’le bu son buluşmamız diye düşünmüştüm, Ama, tam tersi oldu. O tanışmadan bu yana, aradan yıllar geçti. İlişkimiz bir dostluğa dönüştü. Hatta, yıllar içinde birlikte, ‘Hollanda’da Yağlı Güreş Şampiyonlukları’, ‘Dam Meydanında Mehter Takımı’ gösterisi başta olmak üzere onlarca faaliyet ve projeye imza attık. El Fers’le tanışmamıza Amsterdam’daki Türkiyeli solcular vesile oldu. Bilmeden ve istemeden hayırlı bir iş yaptılar. Kendilerine buradan teşekkür etmek isterim.
Abdulwahid van Bommel’a gelince. Onunla ilk kez nasıl ve nerede tanıştığımızı tam olarak hatırlamıyorum. Ancak, A. van Bommel, 1987 yılında Amsterdam Rembrantsplein’de organize ettiğimiz ‘Hollanda Mevlana Sempozyumu’nda, dinleyiciler arasındaydı. Tıpkı, dostum El Fers gibi, van Bommel ile de sürdürülebilir bir ilişkimiz oldu. Her ikisi de, hem Ramazan iftarlarında hem farklı vesilelerle, annemin yemeklerini yediler, babamın elinden çay içtiler. Birlikte, Türkiye gezilerimiz, ziyaretlerimiz ve programlarımız oldu.
Van Bommel’la da , Türkevi Derneği öncülüğünde, onlarca projeye imza attık. Bunlardan bazıları başlıklar halinde şöyle: Mevlana Celaleddin Rumi’nin Mesnevi’sinin Hollandacaya tercümesi ve 6 cilt olarak yayınlanması. Hoca Ahmed Yesevi, Yunus Emre, Hacı Bektaş Veli, Ahi Evran, Evliya Çelebi gibi Türk dünya görüşünün kurucu aklının Hollandacaya tercümesi ve kitap olarak yayınlanması.
1991 Yunus Emre Yılı çerçevesinde, ‘Hollanda’da Yunus Emre Haftası’, 2007 Mevlana Yılı çerçevesinde, bir yıl süren ‘Mevlana etkinlikleri’, 2012 yılına, ‘Türkiye Hollanda Diplomatik ilişkilerinin 400. Yılı’çerçevesinde, yıl boyu 33 etkinlik, ‘Mesnevi Okuma Günleri’, ‘Ahilik ve Sosyal Sorumlu Girişimcilik Sempozyumları’ gibi etkinlikler de A. van Bommel ile yaptıklarımız arasında.
Hilversum’daki kahve içme buluşmamıza geri dönersek. Çok verimli bir fikir alışverişi olduğunu itiraf etmeliyim. Çünkü, gündemimizde 2023 ve 2024 yılları vardı. Zira, UNESCO 2023 yılını, “Aşık Veysel Yılı” ilan etmişti. 2024 yılı da, ‘Türklerin Hollanda’ya göçünün 60. Yılı.
Uzun süren sohbetimiz esasında, Müslümanlar arasında yeni fikir ve düşüncelerin gelişmesi için Avrupa ülkelerinin daha elverişli olduğu gündeme geldi. Bu çerçevede, Avrupa’daki Türk gençlerinin geliştirecekleri gelecek perspektifi için, aidiyet duydukları kültür ve medeniyet kodlarını keşfetmelerine vurgu yaptık. Referansların okunması, anlaşılması ve güncellenmesi ve içinde bulunulan şartlarda yeniden tecrübe edilmesi hem kişilik gelişmesi hem de varoluşu anlamlandırmak için kaçınılmaz olduğu, kanaatine vardık. Örneğin, Türklerin evrensel tezlerinin yazılı olarak savunulduğu Kutadgu Bilig’in, Avrupa’daki Türk gençlerinin gündemine bir şekilde sunulması da konuştuk.