Neredeyse bir yıldır kaleme aldığım her yazımda olağanüstü şartlardan bahsettim. Şimdiye kadarkiler dünyayı kıskacına alan corona pandemisinden dolayı idi. Bu durum daha en az bir kaç ay daha devam edeceğe benziyor. Nitekim Hollanda’da ikinci dalga salgın esnasında alınan sosyal tecrit (lock down) tedbirleri üç hafta daha uzatıldı ve bu üç haftanın sonunda ne olacağı da meçhul. Bunun olumsuz etkileri, başta ekonomik olmak üzere, sağlık, eğitim, kültür gibi bir çok sektörde tüm şiddetiyle hissedilmektedir. Kaybedilen her gün birçok insanın sağlığına, ekmeğine, geleceğine, planlarına ve umutlarına mal olacaktır. İnşallah alınan tedbirler aşı ile birlikte bir sonuç verir de bu kabustan tüm dünya kurtulur.
Sanki bu yetmezmiş gibi bir olağanüstü durum da siyasette ortaya çıktı. Aylardır beklenen, ancak corona ile mücadelenin sekteye uğramaması için ertelenen siyasi kriz sonunda arz-ı endam etti. Sebebi de, Hollanda Vergi Dairesinin yolsuzlukla mücadele kisvesi altında, özellikle göçmen kökenli aileleri haksız yere ödenek aldığı iddiasıyla mağdur etmesinin “Çocuk Bakım Ödeneği Meclis Soruşturma Komisyonu” tarafından tespit edilmesiydi. İkinci Rutte Hükümeti döneminde gerçekleşen bu uygulamayı sorgulayan komisyon hazırladığı sonuç raporunun “görülmemiş haksızlık” başlığını vererek uygulamanın boyutu ve mağdurlar üzerinde yarattığı etkiye vurgu yaptı. Komisyonun raporunda Vergi Dairesinin kurumsal olarak ayrımcılık yaptığını ve siyasilerin de bunu ya görmezden geldiğini ya da buna çanak tuttuğunu belgeleriyle ortaya koydu.
Komisyon raporunun 17 Aralıkta açıklandı. İlk etapta kimse üzerine alınmadı ya da kamuoyunun tepkisinin ne olacağı beklendi. Belki de corona sürecinde dikkatlerin dağılacağı ve siyasetin de hiçbir şey olmamışçasına kaldığı yerden devam edeceği düşünüldü. Ama kazın ayağı öyle olmadı. Ne kamuoyu ne de bu işi takip edenler ipin ucunu bıraktı. Ve geçtiğimiz hafta, şimdiki muhalefet lideri ve aynı zamanda PvdA’nın Mart ayında yapılacak seçimlerde liste başı adayı, bir başka deyişle parti lideri ve İkinci Rutte Hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Sosyal İşler Bakanı Lodewijk Asscher partile liderliğinden istifa etti. Üzerimde bu leke varken parti lideri olarak seçimlere girmesinin mümkün olmadığını ve partisinin bundan zarar görmemesi için hem Meclis Grup Başkanlığından hem de liste başı adaylığından çekildiğini açıkladı. Bundan sonra gözler hükümete çevrildi, zira bundan sonra hiçbir şey olmamış gibi devam etmek imkansız hale gelmişti. Nitekim beklenen de oldu ve 15 Ocakta Rutte istifa mektubunu Kral Willem Alexander’a sundu. Böylece hükümeti oluşturan bütün bakanların durumdan sorumlu olduğu kabul edilmiş oldu. Üstelik CDA ve D66 ayrımcı uygulama esnasında koalisyonda bile olmadıkları halde!
Evet bu ahval ve şerait içinde 17 Mart seçimlerine yol alıyoruz. Siyasi partiler tabiri caizse dereyi geçerken at değiştirmek mecburiyetinde kaldılar. Rapor daha yayınlanmadan önce Başbakan Yardımcısı ve Sağlık Bakanı Hugo de Jonge, CDA lideri olarak pandemi sürecinde seçim çalışmaları yapmasının mümkün olmadığını belirterek parti liderliğinden istifa etmişti. Şimdi de PvdA lideri istifa etti. Geçen Avupa Parlamentosu seçimlerinin galibi FvD de, liderinin ırkçılarla arasına mesafe koymaması sebebiyle birkaç parçaya bölündü. Önümüzdeki günlerde bir sürpriz olmazsa şimdilik durum bu.
Mark Rutte son kez VVD lideri olarak seçimlere girip 4. Rutte Hükümetini kurmayı hayal etmektedir. PvdA yönetimi bugün itibariyle Lodewijk Asscher’ın yerine tarihinde ilk defa bir kadını, Lilianne Ploumen’i liste başı adayı olarak kamuoyuna açıkladı. Tabii ki son söz üyelerindir, ancak bu konuda bir problem çıkacağına kimse ihtimal vermiyor. CDA daha önce Hogo de Jonge’nin yerine Wopke Hoekstra’yı liste başı olarak ilan etmişti. Üstelik kendisi aday bile değilken. Vergi Dairesindeki ayrımcı uygulamayı ortaya çıkarak iki baş aktörden biri olan Pieter Omtzicht listenin ikinci sırasında, hem de liderliği kıl payı kaçırmış olmasına rağmen pas geçilip Wopke Hoekstra liderlik için ikna edilmişti. Koalisyonun üçüncü ortağı D66 ise liderlik yarışını geçtiğimız haftalarda Sigrid Kaag açık ara önde kapamıştı. FvD’deki bölünmeden bahsetmiştik. Bunun seçimlere nasıl etki edeceğini bekleyip göreceğiz. Diğer partilerde ise şimdilik bir anormallik yok, ama bu olmayacak anlamına da gelmez. Nitekim günümüzde siyaset oldukça kaygab bir zeminde olmaktadır.
Bundan böyle seçimlere kadar her hafta bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. En son yazımda da kendi terchimi açıklamayı düşünüyorum. Bakalım, Mevlam neyler, neylerse güzel eyler diyeceğiz.
Ahmet Suat Arı