Türkiye’nin sınırlarını teröristlerden temizlemek, yurtlarından edilmiş insanlara yurtlarını geri vermek adına başlattıǧı “Barış Pınarı Hareketi”, ne yazık ki Avrupa medyasında akla hayale gelmeyecek haberlerle çarpıtılmaya devam ediyor. Yıllar önce çekilen garip fotoǧraflar paylaşılıyor. Yapılan haberlerde Barış Pınarı Hareketi adeta Türklerle-Kürtlerin bir savaşı olarak veriliyor. Sadece medya deǧil elbette, siyasetçiler, yazarlar da terörist PKK ve yandaşı YPG’yi masum gösterme yarışındalar.
“Avrupa Türklere çok kızgın, ama eli kolu baǧlı”, başlıǧı Trouw gazetesinin ana sayfasından hem de üç sütun olarak girdiǧi bir haberin manşeti. Alt başlık ise şöyle: “Türkiye’nin Avrupa partnerleri, Hollanda dahil, Erdoǧan’ın bu çıkışını kınıyorlar ama kendilerine de dokunacaǧı için jeopolitik bir mücadeleye giremiyorlar”. Haberin ilerleyen bölümlerinde Türkiye’nin elinin o kadar güçlü olduǧunu ve bu kozu Türkiye kullandıǧı takdirde Avrupa’nın huzurunun bozulacaǧını belirtiyorlar.
İktidar ve muhalefet partileri akıllarına gelen her türlü ambargo senaryolarını kaç gündür tartışıyorlar. Ekonomik ambargodan, silah satışının durdurulması, askeri malzemelerin satışlarının durdurulması ve diǧerleri. Ama, karşılarına Türkiye’nin elini güçlendiren ‘mülteciler’ çıkıveriyor. Zira, 2016’da yapılan göç anlaşması Avrupa’yı Türkiye’ye adeta esir etmiş durumda. Türkiye’de milyonlarca Suriyeli, Pakistan ve Afgan bulunduǧu sürece, Erdoǧan’ın Brüksel’e etkisi devam eder görüşü ortaya çıkıyor.
Velhasıl, Avrupa çok kızgın olsa da elinden bir şey gelmiyor. Avrupa Birliǧi, Türkiye’nin sınırlarında güvenli bölge oluşturup, Suriyelilerin bir bölümünü buraya yerleştirmesi için fikir yürütebilir elbette. Ama, Ankara 2015 yılında olduǧu gibi bir mülteci akınının tekrarı halinde Avrupa Birliǧi’ni aklını başından alacaǧını, çok iyi biliyor…
Avrupa’daki medya, siyaset, düşünür, akademisyenlerin tutumuna göz attıǧımızda ise bir akıl tutulmasıyla karşı karşıya olduǧumuzu görmekteyiz. Son dört beş gündür yapılan haberler, yorumlar, yazılan yazılar ve siyasi açıklamalar terörist PKK lobisinin nasıl etkili olduǧunu bir kez daha gözlemlendi. Ne kadar çok terörist PKK sevici varmış. Pest doǧrusu.
Yanlışların başında, PKK’nın Kürt’lerle eşanlamlı kullanılması geliyor. Türkiye’nin “Barış Pınarı Hareketi” bir Türk-Kürt savaşı olarak lanse ediyor. Devamla, PKK terör örgütü Kürt direnişçiler olarak gösteriliyor. PKK’nın yıllardır yaptığı kanlı katliamlar, Avrupa kamuoyunu yönlendirenler tarafından unutulmuş adeta. Kavramlara bu şekilde anlam yüklenince, karşımıza PKK sevici ve sempatizanlığı çıkıyor.
Öncelikle kavramların anlamlandırılmasında bir sorun var. Genel anlamda Avrupa ve tabiiki Hollanda da anlaşılmayacak bir şekilde PKK sevici ve sempatizanlığı sergiliyor. Türkiye ile PKK arasındaki savaşa siyah beyaz bakıyorlar. Oysa bizim için ve sizler yani Avrupa için PKK terörist gruplar listesinde yer alıyor. Buna rağmen, PKK özellikle haberlerde ve siyasetçilerde masumlaştırılıyor. Maksist bir terör örgütü olduǧu, 40 binden fazla insan katlettiǧi, Avrupa’da eroin ve insan kaçakçılıǧı yaptıǧına hiç deǧinilmiyor.
Kaldı ki, Türkiye, aslında başında yapılması gerekeni şimdi yapıyor. Mülteci ve göç sorununa sürdürülebilir bir çözüm getirmeye çalışıyor. Güvenli bölge oluşturarak, mültecileri yerleştirmek Türkiye’nin hedefi. Mülteci sorununa yerinde yani lokal olarak çözüm getirmek istiyor. Bu teklif, bu düşünce Avrupa’yı yönetenler tarafından aylardır tartışıldı, Yerinde sorunu çözme, mülteci sorununa yegane cevap olduǧuna karar kılındı. Bunun en hızlı savunucusu Hollanda Kalkınma İşbirliği ve Dış Ticaret Bakanı Sigrid Kaag’dır. Bir çok Avrupa toplantısında bayan Kaag, küresel mülteci ve göç sorununun bu şekilde sürdürülebilir bir çözümle olacaǧını savundu.
Türkiye, Avrupa Birliǧi’nin bu projesini hayata geçiriyor aslında. Bölgeyi terörist unsurlardan temizlemek, istikrar ve güven ortamı saǧlamak ve bir kısım mülteciyi burada konuşlandırmak. Bu şekilde, hem bölge hem Avrupa rahat nefes alacak. Avrupa’nın Türkiye’ye ambargo değil tam tersine müteşekkir olması gerekir.