Sparta Rotterdam takımında antrenör olarak çalışan Güven Oruç ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Güven hoca 1979 Hollanda doğumlu ve genç yaşına rağmen önemli takımlarda görev almış. 13 yaşında RCV kulübünde futbola başlayan Güven Oruç, ilk maçta denendiğini ve U16’ya seçildiğini belirtiyor. Devamında ise henüz 17 yaşındayken ilk antrenörlük teklifini alıyor ve RCV kulübünün bir bayan futbol takımının hocalığını yapıyor. Güven hoca: “John de Wit antrenördü o zaman ve çok şey öğrendim ondan. İki buçuk sene orda çalıştıktan sonra altyapıda çocukları çalıştırmak istedim ve en küçük yaştan A takımına kadar çalıştırdım. Daha sonra Emma kulübünde çalışmaya başladım ve orda ikinci takıma atılan çocuklar vardı ama başarılı olduk ve bir yaş alttan aldığım çocuklar üste çıktılar. Sonrasında Galatasaray Futbol Okulu’ndan teklif aldım, 2011’de orda başladım. İlk sezon iyi başladık Galatasaray’da sonrasında Den Haag okulu açıldı ve ben orada da antrenman verdim” diyor genç çalıştırıcı. Sonradan Galatasaray okuluyla fikir ayrılığı yaşıyor ve ordan ayrılıyor. Ağırlığın Hollanda kulüpleri olması gerektiğini belirterek.
“Türk futbolu umutsuz. Türk futbolunu yanıltan olay Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanmasıdır. Çünkü Galatasaray o zaman çok iyi bir takımdı, Türk futbolu iyi değildi. Hagi ve Popescu ordaydı, Taffarel kalede, Fatih Terim kenarda daha ne olsun! Fatih Terim milli takımda da çalıştığı için Türk oyuncuları tanıyordu. İşin özüne dönersek, Türk kulüpleri hala isim alıyor, futbolcu almıyor, kim boşta kalıyorsa onu alıyorlar, Hollanda ise sistemine futbolcu alıyor. Sistem uyum çocuk yaştan başlar, hoca eğitimi gibi. Bugün Hollanda’da, Avrupa’nın önemli kulüplerinde ve milli takımda oynamış ve teknik direktörlük yapmak isteyen tüm eski oyuncular, ikinci lig hatta üçüncü lig takımları ile başlıyorlar, tecrübe kazanıyorlar, sonrasında Hollanda birinci liginde takım buluyorlar. Mantık bu, yapı bu, başarı bu.”
“Sonrasında bir turnuvada Sparta Rotterdam’dan Nilton Vortado ile tanıştım, kendisi altyapı koordinatörüydü. Çünkü oraya yönlendirdiğim çocuklar vardı, Feyenoord’da da iki çocuk yönlendirmiştim. Geçen sezon U12 ile beraber çalışmaya başladım, şuan U15’i çalıştırıyorum. Bu aynı zamanda Hollanda Milli Takımı’nın sistemidir. Sparta’dan profesyönel olan çocuklar çoğunlukla milli takıma kadar ilerliyorlar, çünkü Sparta’da öncelikle hoca eğitimi çok iyi, KNVB hocaları burada ders veriyorlar. ” diyerek anlatıyor çalışmalarını.
Çalıştırdığı takımda dört Türk çocuğun olduğunu belirtiyor ve bunlardan birisini çok ki şanslı görüyor Güven hoca. Defansta oynayan sol ayaklı Osman isimli genç henüz 13 yaşında ama çok yetenekli.
Sparta’da böyle bir şansınız var, iyi bir kulüpte çalışıyorsunuz ve çok iyi eğitmenlerden ders alıyorsunuz, buradan bakınca Türk futbolu nasıl görünüyor sorusuna şu şekilde cevap veriyor: “Türkiye’de Galatasaray Futbol Okulu ile beş maça çıkmıştım. Mesela bana orda kriter sordular. Elimdeki kağıda baktım, ‘ya bana yanlış kağıt verdiler ya da bu çocuklar onlar değil’ diye düşündüm. Mesela boy kriteri var, bakıyorum hiç alakası yok. Ben Türkiye’de kritere bakıldığına inanmıyorum. En büyük hayal kırıklığım da orda oldu.
Yazık diyorum, çünkü burada eğitilmiş çocuklar Türkiye’de oynayabilirler, mesela Oğuzhan önce Galatasaray’a gitmişti, beğenilmedi. Daha ciddi bakılmalı. Menemen ve Bucaspor bu konuda iyi olan iki kulüp.”
Menemen ve Buca’nın iyi olup üç büyüklerin iyi değil olmasını büyük takımların altyapı sisteminin olmamasına bağlıyor: “Her gelen hoca kendi yöntemi ile oynatıyor. Çocuk her gelen hoca ile başka bir taktik ve teknik öğreniyor, yaş ilerledikçe üst takıma adapte olamıyor.
Şike meselesi hatırlattığımızda ise:”Türk futbolu umutsuz. Türk futbolunu yanıltan olay Galatasaray’ın UEFA kupasını kazanmasıdır. Çünkü Galatasaray o zaman çok iyi bir takımdı, Türk futbolu iyi değildi. Hagi ve Popescu ordaydı, Taffarel kalede, Fatih Terim kenarda daha ne olsun! Fatih Terim milli takımda da çalıştığı için Türk oyuncuları tanıyordu. İşin özüne dönersek, Türk kulüpleri hala isim alıyor, futbolcu almıyor, kim boşta kalıyorsa onu alıyorlar, Hollanda ise sistemine futbolcu alıyor. Sistem uyum çocuk yaştan başlar, hoca eğitimi gibi. Bugün Hollanda’da, Avrupa’nın önemli kulüplerinde ve milli takımda oynamış ve teknik direktörlük yapmak isteyen tüm eski oyuncular, ikinci lig hatta üçüncü lig takımları ile başlıyorlar, tecrübe kazanıyorlar, sonrasında Hollanda birinci liginde takım buluyorlar. Mantık bu, yapı bu, başarı bu.”