Her yıl olduğu gibi, bu yıl da eylül ayının üçüncü Salı’sı Hollanda’da yeni yasama dönemi başladı. Yasama yılının başlamasında gelenek olduğu üzere önce Kral’ımız Willem Alexander yıllık konuşmasını yaptı. Aynı gün, ilerleyen saatlerde de Maliye Bakanı Miljoenennota olarak bilinen 2017 yılı bütçe kanunu tasarısını meclise sundu. Devamında da iki gün boyunca çok hararetli tartışmalar yapıldı. Hollanda Temsilciler Meclisinde yapılan ve zaman zaman tansiyonun yükseldiği tartışmaların bir bölümünde tahmin edileceği gibi yine Türkler, Erdoğan ve Türkiye yer aldı.
Hollanda ekonomik krizden kurtuldu…
Kral’ımız Willem Alexander’ın yeni yasama dönemi konuşmasında genel anlamda Hollanda ekonomisinin krizi atlattığı, iyi yöne doğru gittiği dikkatleri çekti. Konuşmadan bazı cümleler şöyleydi: “Bazı ülkelere göre Hollanda’da refah içinde yaşamaktayız. Mükemmel imkanlar ve iyi bir alt yapıya, güçlü bir hukuk devletine sahibiz. Buna karşılık günlük huzursuzluk ve memnuniyetsizlik günümüzün özelliği olarak karşımızda. Dünyada olup bitenler karşısında toplum olarak endişe duymamız ve etkilenmemiz de kaçınılmaz. Uluslararası terör tehdidi, Avrupa sınırlarının dışındaki istikrarsızlık, mülteci sorunu, dünya pazarındaki ekonomik belirsizlik günlük hayatımıza etki eden gelişmelerdir”. Devamla, tehdit altında olan başarılara ve değerlere (din ve devlet işlerinin ayrı olması, düşünce özgürlüğü, din özgürlüğü, kadın ve erkek eşitliği, ırk ayırımcılığı yapmama) dikkat çekilerek “ülkede yaşamak isteyen herkezin bu değerlere saygı duyması ve uyması gerektiği, kimseden öz kültüründen vazgeçmesinin beklenmediği…”, ifadeleri kullanıldı. İşte geride bıraktığımız Çarşamba ve Perşembe günü Temsilciler Meclisinde yapılan hararetli tartışmaların konusu da bu cümlelerde gizliydi.
‘Pleur op!’/ Defol git !
Gelenek olduğu üzere, 2017 yılı bütçe kanunu tasarısının sunulmasından sonra iki gün süreyle Temsilciler Meclisinde tartışılır. Bu yıl da öyle oldu. Ama bu yılın diğer yıllara göre önemli bir farkı vardı: hemen hemen bütün siyasi parti (Samsom, Buma, Pechtold, Klaver, Roemer, Kuzu) liderleri (ırkçı parti lideri Wilders hariç) Başbakan Mark Rutte’nin bir kaç hafta önce ‘zomergasten’ televizyon programında söylediği ve bir türlü altından kalkamadığı ‘Pleur op!’/ Defol git! ifadesinin yanlış olduğunu çok sert bir şekilde belirttiler. Hatırlanacağı üzere, Başbakan Rutte bu talihsiz ifadeyi, Türkiye’de kalkışılan 15 Temmuz kanlı darbesini protesto etmek üzere o gece Rotterdam’da toplanan Türk gençlerinden birisinin Hollandalı gazeteciye ‘defol git’ ifadesi üzerine, ‘Sen defol git Türkiye’ye’ çıkışını yapmıştı. Farklı parti liderleri, bir başbakan olarak bu kavramı kullanamazsın, ancak bir parti lideri, yani VVD lideri olarak kullanabilirsin değerlendirmesini yaptılar. Öyle anlaşılıyor ki, 2016 yılının 3. Salı’sı sonrası Temsilciler Meclisi tartışmaları bundan sonra ‘Pleur op-tartışmaları’ olarak siyasi hafızamıza geçecek.
Temsilciler Meclisinde Türklere yer yok!..
Tartışmaların birinci günü, ırkçı parti PVV lideri eline geçirdiği bu fırsatı iyi kullandı. İçindeki kini kustu. ‘Temsilciler Meclisinde Türklere yer yok’. ‘Erasmus köprüsündeki tembel Hollandanlı değildir’ ifadesini kullanan Wilders, ‘bunların Hollanda pasoportları var, ama Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı seviyorlarsa (bir bağ hissediyorlarsa) Türkiye’ye gitmelerinde her hangi bir engel yoktur’ ifadesini kullandı. Türk asıllı milletvekili ve DENK Partisi başkanı Tunahan Kuzu’ya ‘Hollanda pasaportunu geri ver ve Türkiye’ye git’ ifadesini kullanan Wilders’e, Kuzu’dan jet cevap geldi: ‘Hollanda senin ülken değil, Allah’tan kimin Hollandalı olup olmadığını sen değil, anayasa tanımlamaktadır’ dedi.
Türkler 15 Mart seçimlerinin de belirleyicisi…
Temsilciler Meclisinde iki gün boyunca, saatlerce tartışan siyasi parti liderleri aslında 2017 yılında yapılacak 15 Mart seçimlerinin de startını vermiş oldular. Seçimlerde de, aynen geçtiğimiz hafta dinleye dinleye bıktığımız ‘Pleur op!’/ Defol git! tartışması karşımıza gelecek. Ancak bu kavramın etrafında hiç şüphesiz ‘bir kimlik tartışması’ da seçimlerin en önemli malzemesi olacak. Dolayısiyle Hollandalı Türkler, 15 Mart seçimlerinin de önemli belirleyicisi olacaklar.
Son olarak, plan ve bütçe tartışmalarıda, her ne kadar Başbakan Mark Rutte’nin üzerine gidilmiş olsada, Başbakan iyimserliğini korudu. 17 milyonluk Hollanda’da 550 bin işsiz insanın ne anlama geldiği, toplum arasındaki kutuplaşmaların nelere sebep olacağı üzerinde pek fazla durulmazken, ‘değerlerimize saygı’ duyulması ve ‘Hollanda’da biz böyle yaparız, bu böyle olur’ deyimine dikkat çekildi. Yeni yasama yılı dönemiyle 15 Mart secımleri de başlamış oldu. Önümüzdeki aylarda gündem her zamankinden daha da yoğun ve bizim için bir o kadar da yorucu ve can sıkıcı olacak.
Veyis Güngör