Sanayisi gelişmiş diğer ülkeler gibi, Hollanda da ihtiyaç duyduğu işgücü açığını azgelişmiş ülkelerden, iş gücü ithal ederek karşıladı.
Bu bakımdan Hollandalı Türklerin kendi geleceklerini inşa etmeleri anlamında, göç olgusuyla birlikte sosyal tarihlerini iyi bilmeleri gerektiğine inanırım.
İlk gelen birinci nesil, misafir işçi statüsünde olduğu için, misafirce karşılanıp, misafirce ağırlandılar. Çalışacakları fabrikaların çevresinde, toplu yaşam alanlarında, pansiyon denen ortamlarda yaşamaya mecbur bırakıldılar.
Zaman içerisinde birinci neslin geride bıraktığı aile bireylerini yanlarına alma arzusuyla birlikte sınıf atladılar. Statü değişikliğine, misafir işçilikten göçmen işçilik statüsüne, yani yerleşik hayata terfi ettiler. Aile birleşiminin beraberinde getirdiği oturacak konut, cocukların eğitimi gibi, bir çok ihtiyaç ve problemlerle karşılaştılar.
Ev sahibi ülkeler, aile birleşimi nedeniyle artan talepleri karşılamak ve sosyal uyumu sağlamak anlamında kanuni düzenlemelerle yabancı haklarını yasal güvence bağladılar. Yabancılar notası altında yasal güvenceye kavuşan dünün misafir işçileri tekrardan sınıf atlayarak, göçmenlikten yabancı işçi statüsüne terfi ettiler.
Her biri farklı inanç ve kültürü temsil eden göçmen işçiler, bir müddet yabancılar yasasının tanıdığı haklarla hayatlarını idame ettirdiler. Daha sonra sosyal uyumu sağlama ve sisteme entegre olma anlamında seçme ve seçilme hakkına kavuştular.
Seçme ve seçilme hakkı A. Talip ve N. Albayrak’ın Hollanda’ya bağlılık ve sadakatlarının sorgulanması talebine kadar, birlikte yaşama, birlikte yönetme ve birlikte çözme iradesi olarak algılanmıştı.
Bazı sosyal bilimcilerin seçme ve seçilme hakkının aslında asimilasyona hizmet edeceği tarzında itiraz etmelerine rağmen, dünün misafir işçileri siyasi haklara kavuşma olarak algıladılar ve tekrardan sınıf atlayarak ikinci sınıf vatandaşlığa razı oldular.
İlk başlarda AB içerisinde siyasi nüfusu abartmak maksadıyla, insanlar vatandaşlığa özendirilerek çifte vatandaşlığa hoşgörü ve sempatiyle bakıldı. Böylece dünün misafir işçileri, önce göçmen, sonra yabancı işçi, daha sonra ikinci sınıf vatandaşlığa terfi ettirilerek, sosyal statüleri sürekli değişime uğratılmış oldu.