1987 yılının Ağustos ayında geldiğim Hollanda’da Türkler açısından gördüğüm manzara pek de insanı memnun eder cinsten değildi. Evet, o zamanlar ırkçılık ve islamofobi bu kadar yaygın değildi, hatta hiç yoktu, ya da bu kadar aleni değildi demek de mümkün. Ancak konum olarak Türkler Günter Wallraff’ın deyimiyle toplumun ‘en altında’ bulunuyorlardı. İşsizlik almış başını giderken, gençlerin büyük bir çoğunluğu meslek ortaokullarına gitmekteydiler. Üniversite ve yüksek okullara hazırlık yapan liselere ise hemen hemen giden yoktu bile diyebiliriz. Haliyle yüksek eğitimde de bir kaç istisna dışında pek Türk öğrenci görmek mümkün değildi. Esnaflar ise import/export olarak adlandırılan küçük bakkallar işletenlerle kasaplardan ibaretti. Bir de her köşede uçak biletçileri vardı. Seyahat bürosu diyemiyorum, zira onlar sadece bilet satıyorlardı.
Peki idrak ettiğimiz 2011 yılında hangi konumdayız? Bir ilerlemeden söz etmemiz mümkün mü? Yoksa basından ve siyasilerin söylemlerinden de anlaşılacağı üzere durum çok mu vahim? Bu soruların cevaplarını 2-5 Haziran tarihleri arasında Den Bosch kentinde bu yıl beşincisi yapılan Multifestijn olarak adlandırılan fuar verdi. Hollanda İslam Merkezi Vakfı (SICN) öncülüğünde organize edilen Multifestijn bu yıl Brabant Fuar Merkezini (Brabanthallen) seçmiş. Bence bu isabetli bir seçim olmuş, zira yaklaşık altıbin metrekarelik bir alanı kapsayan fuarda kültür ve sanat, sergi (fuar), kapalı çarşı, açık ve kapalı alanlarda değişik yemeklerin tadılabileceği yemek bölümleri ile konferans salonları, mescit ve çocuk oyun alanlarıyla her türlü ihtiyaca cevap verebilen bir mekan hazırlanmış. Bu yılki Multifestijn bir çok açıdan diğerlerine nazaran çok daha kaliteli idi. Fuar alanının tanzimi, profesyonel tasarımı, katılımcı firma ve kurumları ve programlarıyla uzun yıllar kendinden söz ettireceği kesin. Bu bağlamda emeği geçen herkese müteşekkir olduğumuzu ifade etmeliyim. Onlar sayesinde yukarıda cevaplarını aradığımız sorulara çok net cevaplar almış olduk. Hem gurur duyduk hem de gelecek için ümitlendik.
İlk ve son gününe şahit olduğumMultifestijn süresince edindiğim tecrübe ve izlenimleri paylaşmak suretiyle Hollanda’da Türklerin konumu ile ilgili geldiğimiz noktayı gözler önüne sermeye çalışacağım. Tabii ki burada ifade edilenlerden yola çıkıp hiç bir derdimiz ve kaygımızın olmadığını iddia edecek değiliz. Benim yapmak istediğim sürekli olumsuz anlamda gündeme getirilen Türk toplumunun aslında hiç de hak etmediği bir imaja sahip olduğunun altını çizmektir. Hem de yeni nesillere örnek alabilecekleri başarılı insanların da var olduğunu duyurabilmektir. Fuarla ilgili haberleri okumuş olabileceğinizi düşünerek protokol bilgilerini sizlerle paylaşmadan doğrudan gözlemlerimi iafede etmek istiyorum. Zaten bu yazının amacı da Hollanda’da Türklerin halihazırdaki konumudur.
Fuarın açılışının yapıldığı 2 Haziran Perşembe günü adeta bir Hollanda Türk ‘orta sınıfı’ geçit töreni söz konusuydu. Siyaset, ticaret, bürokrasi, serbest meslek, eğitim, kültür, sanat, edebiyat, spor gibi her alandan temsilciler mevcuttu. Herbiri birbirinden müstesna bu şahsiyetler Türk toplumunu alanlarında layıkıyle temsil etmektedirler. Kendi içimizden çıkmış, ciroları milyon eurolarla ifade edilen işletme sahipleri, etkin siyasetçi ve bürokratlar artık alışık olduğumuz yüzler olmuşlardır. İnşaat, turizm, yayıncılık, finans, sanayi, tarım, sağlık gibi çok değişik alanlarda faal olan Türk işletmeleri mevcuttur. Öyle ki Hollanda’ya özgü alanlarda bile bizden birisini görmeniz mümkündür.
Multifestijn süresince fuar alanında yapılan yan etkinliklerden de söz etmeden geçmek olmaz. Zira her program oldukça zengin bir içeriğe sahipti. Yeni Nesil Vakfı’nın toplantısına 200’e yakın tabiri caizse geleceğin başarılı elemanları katıldı. Mehteranın geçit törenleriyle zaman zaman coşan Multifestijn’de yan etkinlikler çerçevesinde Karamanlılar Vakfı tarafından organize edilen konferansta Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Dr. Şükrü Haluk Akalın’dan Türkçenin Hollanda’daki serüvenini dinledik. Benim kaçırdığım ancak dinleyenlerin büyük bir övgüyle bahsettiği Enderun İlahi Grubunun konseri, değişik tiyatro ve oyunlar, Türklerin televizyon ekranlarından tanıdığı ünlülerin konferansları, tanıtım ve gösteriler Multifestijn ziyaretçilerine “iyi ki gelmişim” dedirtecek kaliteye sahipti.
Multifestijn’de göze batan bir diğer husus da ziyaretçilerinin profiliydi. Binlerce araçlık otoparkta birbirinden lüks araçlar arasında tek tük eski model arabaya rastlıyordunuz. Halbuki benim bu ülkeye geldiğim yıllarda Türkler bir kaç yüz euroluk arabalara biniyorlardı ve onların çoğu da “Opel Kadett”ti. Geldiğimiz noktada insanlarımız kendi konforlu evlerinde oturup konforlu arabalara binmektedirler. Bu da ekonomik olarak kat edilen mesafenin hiç de küçümsenemeyecek bir durumda olduğunu gösteriyor. Geçmişte bitpazarlarının müdavimi olan Türkler artık bitpazarına mal veren konumuna gelmişlerdir.
Velhasılı kelam Multifestijn biraz gönlümüzü ferahlattı diyebiliriz. Sebep olanlara tekrar teşekkür eder, gelecekteki Multifestijn’lerin bir öncekinden daha da iyi olmasını temenni ederim.