Neredeyse tüm insanlığın parçalarından günah ve vaballerin aktığı, barut ve kan kokusunun burnumuzun direğini sızlattığı bir iklimde yaşıyoruz. Bu manada insanlığın kurtuluşu adına mücadele etmeyi vicdani bir görev olarak telekki etmeliyiz. İnsan evladının kurtuluşu ancak, kan ve barut kokusunun giderilerek, yerine barış ve sevginin ikame edilmesine dayalı yeni bir dünya düzeninin tasavvur edilmesiyle mümkün olacaktır.
Biz Türkler tarihin hiç bir evresinde, hiç bir zümreye karşı bilmediğimiz zülmü yapmadık, adalet dağıttık. Hemen her devirde mazlum ve masumların hamisi olmaya talip olduk. Zalimin zülmünden, kan kokusundan kaçarak vicdanlarımıza sığınan insanları korumaya aldık. Tarihin biz Türklere yüklediği vicdani sorumlulukla hareket ederek, milletler ailesi içerisinde güçlü devletlerle var olduk, tarih yazdık.
Bugün maalesef “yeni dünya düzeni” diye dayatılan sorunlu bir dünyada yaşıyoruz. Asyadan, Avrupa’ya, oradan Afrika’ya uzanan insanlık onuruna yakışmayan küresel ölçekte kin ve nefret duygularına dayalı zulümlerin reva görüldüğü bir dünyada. İnsan hakları alanında evrensel ilke ve değerlerin açıkça ihlal edildiği, havası ve suyu barut ve kan kokusuyla kirletilmiş kirli bir dünya.
Sovyetlerin dağılmasından sonra dünyamız, tek kutuplu bir merkezden “sığır çobanı kovboyların” ülkesi ABD’nin dayattığı politikalarla yönetilir hale getirildi. Soğuk savaş döneminin NATO, CENTO gibi kuruluşları işlevlerini yitirmiş örgütler olarak muamele gördü. Avrupa birliği eski Yugoslavya’nın dağılması ve Balkanlarda sınırların değişmesine çare bulamadığı gibi, Srebrenitsa’da uygulanan soykırıma seyirci kaldı. Ortadoğu adeta yangın yerine çevrildi. Irak ve Suriyede ABD’nin güdümünde İŞİD ve PKK uzantısı YPG/PYD gibi terör örgütlerine neredeyse terör devleti kurdurulacaktı.
Tüm bu olumsuzluklara karşı uluslararası câmîayı temsil eden birleşmiş milletler teşkilatı (BM) kıta Afrikasından, Asya’ya varıncaya kadar, müslümanlara zulümü reva gören ülkeleri kınamakla yetindi ve saygınlığını yitirdi.
Türkiye bölgesel ve küresel ölçekli insani sorunlara karşı duyarsız kalmadı ve mülteci konumuna düşen insanlara kapılarını açtı. Birleşmiş milletlerin insanlık ayıplarına karşı tutumunu sert bir dille kınayarak, dünyanın 5 ten büyük olduğunu hatırlattı. Adem-i insanlığı tehdit ederek gerilim yaratmak isteyen küresel güçlerin, oyunlarını bozacak politikalarla insanlığı uyardı.
Türkiye: bir yandan “yeni dünya düzeni” diye dayatılan bölgesel ve uluslararası sorunların çözümüne katkı sağlama stratejisiyle hareket ederken, bir yandan da sayıları 3 milyon 567 bin 130 ulaşan Suriyeli mültecilere kapılarını açarak tarihi misyonuna uygun davrandı.
Evet dünyamızı daha yaşanabilir güzelliklere gebe bırakmak istiyorsak “yeni bir dünya düzeni” tasavvur etmeli insanlık. İzin mevsiminin başlamış olması münasebetiyle, herkese iyi tatiller diliyorum.
Kıymetli okurlarım;
bundan böyle yazdığım yazıların altında, işlediğim konuyla alakası olmayan gündem ve hayata dair kısa ve öz felsefi pasajlar okuyacaksınız. Gazetenin yayın kuruluyla birlikte karar verdiğimiz, Türk edebiyatına yeni bir yazım türü, literatüre de yeni bir kavram kazandırmak anlamında “Fantastik denemeler” adını verdiğimiz farklı bir parağraf bulacaksınız.
Burada ki amaç, komplo teorisi dedikleri, merdiven altı, piyasa üretimi teorik düşünce ve bilgilere yönelik kendi düşünce ve görüşlerimizi kinaye, hikaye, hiciv, menkıbe ve ima yolu gibi edebiyat türlerinden istifade ederek, fantastik bir uslupla felsefi yorum ve eleştiriler getirmektir.
Hasılı duygu ve düşüncelerimizi yazıya aktararak kendimizi ifade etmeyi tercih ettiğimiz için köşe yazısı yazıyoruz. Aşağıya aldığımız ilk denememizi yüksek ve yüce heyet-i âlînize rica ederim.
DEMOKRATİK SALTANATLAR KURULUYOR
Diyeceğim o ki, maalesef günümüzün dünyasını vizyoner liderler değil, popüler kültürün meşhur ettiği, otoriterleşme ve güç tutkusu olan kimseler yönetiyor.
O münasebetle,
otoriterleşme eğiliminde olan bütün siyasi liderler, ülkelerini el-etek öpen itâtkar tebâdan seçtirdikleri biatçılardan meteşekkil, “demokratik hanedanlıklar” kurarak yönetmek isterler…
KALEMŞÖRLÜK
Bir de… Sırası gelince kalemini yağdanlık gibi kullanarak, ısmarlama yazı yazanlarda deşifre edilmeli.