Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB) Başkanı Mustafa Ayrancı, gönderdiği basın bildirisiyle Türkiye’nin Ermenilere yapılan ‘soykırımı’ tanımaya davet etti. Basın bildirisinde “Yüzbinlerce masum insan barbarca öldürüldü. Ermenilerin geride bıraktıkları mal varlıkları yağmalandı. Bu olay, kelimenin tam anlamıyla bir etnik temizlik hareketiydi” ifadeleri yer aldı. “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin milliyetçi, inkârcı, şoven tutumunu kınıyoruz” diyerek, ‘soykırımı’ inkar etmeyip kabul etme çağrısında bulunan HTİB Başkanı Mustafa Ayrancı’nın gönderdiği basın bildirisinin tamamı şu şekilde:
Ermenilerin acısı, hepimizin ortak acısıdır
Bundan tam yüz yıl önce, 1915 yılının 24 Nisan günü, Osmanlı Devleti’nin yönetiminde bulunan İttihad ve Terakki Partisi yöneticileri Talat-Enver ve Cemal paşalar, İstanbul’daki bütün Ermeni ileri gelenlerini ve aydınlarını tutukladılar. Bu olay, daha sonra gelişen acı ve trajik gelişmelerin başlangıcını oluşturdu. Anadolu’daki yüzbinlerce Ermeni, çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden Suriye’nin çöllerine zorla sürüldü. O dönemdeki ulaşımın öldürücü etkisinin yanında, yollara düşen sivil halk, yerel yöneticilerin oluşturduğu çetelerin saldırısına maruz bırakıldı. Yüzbinlerce masum insan barbarca öldürüldü. Ermenilerin geride bıraktıkları mal varlıkları yağmalandı. Bu olay, kelimenin tam anlamıyla bir etnik temizlik hareketiydi.
Birleşmiş Milletler Teşkilatı, 1948 yılında kabul ettiği bir kararla etnik temizlik hareketlerini ‘soykırım’ olarak nitelendirdi ve insanlık suçu olarak kabul etti. Ancak hukukta kararların geriye işlememesi evrensel bir kural olduğu için Ermenilerin uğradığı bu büyük felaketin hukuksal çerçevesi boşlukta kaldı. İşte Ermeniler bugün bunun mücadelesini veriyorlar ve bu olayın ‘soykırım’ olarak tescil edilmesini istiyorlar. Türkiye’deki milliyetçi çevreler ise buna karşı direniyorlar.
Ama ister ‘soykırım’ denilsin, isterse başka nitelemelerde bulunulsun, yaşanan bu tirajik olayın boyutu saklanamaz. Yüzbinlerce sivil halkın öldürülmesi unutturulamaz. Dünyanın dört bir yanına dağılan torunlarının acıları görmemezlikten gelinemez. Bu toprakların çocukları olarak bize düşen görev onlarla empati kurmak, acılarına ortak olmak, gerçeklerin konuşulabilir olmasını sağlamak, geçmişimizle yüzleşmektir. Bir daha benzer olayların yaşanmaması, çocuklarımızın tekrar dost olabilmesi ve birlikte yaşayabilmesi için bunu mutlaka başarmalıyız. Çünkü komşuyuz ve barış içerisinde birlikte yaşamak zorundayız. Düşmanlık ilelebet sürdürülemez. Bunun hiç kimseye yararı yoktur.
Bu bağlamda, Osmanlı Devleti’nin mirasçısı olarak Türkiye Cumhuriyeti devletinin yapması gereken şey, bu trajik olayı inkâr edip, kaba şovenizme başvurmak olmamalıdır. Olaya halkların kardeşliği temelinde yaklaşıp Ermenistan Cumhuriyeti ve Ermeni diasporası ile iyi ilişkiler kurulmalıdır. Ermenistan ile sınırlar açılmalı, birlikte ortak kültürel projeler geliştirilmelidir. 1915 olaylarının nesnel olarak ve tüm boyutlarıyla öğrenilmesi için bütün arşivler açılmalı, bağımsız bilimsel çalışmalar desteklenmelidir. Okul kitaplarındaki gerçek dışı tüm metinler ayıklanmalı, Ermeni düşmanlığına son verilmelidir. Ermenilerin malvarlığı sahiplerine iade edilmeli, bu olanaklı değilse zararları tazmin edilmelidir. Zorla göç ettirilen Ermenilerin çocuklarına ve torunlarına, istemeleri halinde vatandaşlık verilmelidir. Ancak bu tür çabalarla barış ve dostluk yeniden sağlanabilir.
Biz HTIB olarak Ermeni kardeşlerimizin acılarına ortak olmayı bir görev addediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nin milliyetçi, inkârcı, şoven tutumunu kınıyoruz. Ortak coğrafyamızda barışın ve dostluğun egemen olması için elimizden gelen çabayı sürdürmeye devam edeceğiz.
Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği (HTİB)