Kısa adı PPM olan Provinciaal Platform Minderheden, geçtiğimiz haftalarda yoğun katılımla bir 50. Yıl proğramı gerçekleştirdi. PPM’nin yanı sıra Dadaşlar Derneği, Lisiemo Gençlik Eğitim Vakfı ve Roermond Türk İslam Kadınlar Kolu proğrama katkıda bulundular.
Proğramda bir konuşma yapan PPM Başkan Yardımcısı Göksel Soyugüzel PPM’in kuruluşunu ve şimdiye kadar olan faaliyetlerini anlattı. Göksel Soyugüzel’in konuşması şu şekildeydi:
Kısa adı PPM olan Provinciaal Platform Minderheden, Limburg Eyalet Meclisi’nin 1997 yılında isteği üzerine kurulma aşaması başlamış ve 1998 yılında resmi olarak kurulmuştur.
Kurulma amacı ise Limburg bölgesinde yaşayan yabancıların sorunları hakkında bir danışma kurulunun olması gerektiğini uygun bulunarak 1998 yılında faaliyete geçmiştir. 2005 yılından itibaren bu kurumda gönüllü olarak hizmet vermekteyim.
Başlangıç yıllarında yalnızca danışma organı olarak görev yapan PPM ilerideki yıllarda yabancıların sorunlarını bir yıllık çalışma planı haline getirmiş ve yerel sivil toplum örgütleriyle faaliyetler yapmaya başlamıştır. 2009 yılında benim başkanlığım döneminde eyalet meclisinden yapmış olduğumuz faaliyetlerden dolayı sosyal statü almayı hak kazandık. Sosyal statünün içeriği ise her şehirde hizmet veren sosyal refah kurumları vardır, PPM’de aynı onlar gibi hizmet verebilir. Hedefimiz inşallah ileride profesyonel bir kurum olarak hizmet vermektir.
Faaliyetlerimiz ise başta, gençlik sorunları, eğitim, entegrasyon ve kabullenme, yaşlıların sorunları, gönüllü hizmet, sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanma, siyaset, ekonomi iş pazarı ve ayrımcılık. Bu faaliyetleri yıllık geleneksel olarak yapan PPM sivil toplum örgütleriyle birlikte gerçekleştirmektedir. Şimdiye kadar beraber çalıştığımız ve bizlerle devamlı çalışan STK’lara PPM adına teşekkür ederim. İnşallah ilerde daha da iyi faaliyetlerle beraber çalışırız.
Göçün 50 yılı dile kolay tam yarım asır
Biz PPM olarak böyle önemli bir yılı sessiz sedasız geçirmek istemedik ve çalışma proğramımıza 50. yıl aktivelerine yer verdik. Bugünün gerçekleşmesinde yardımlarını esirgemeyen Dadaşlar Derneğine, Lisiemo Gençlik Eğitim Vakfı ve Roermond Türk İslam Kadınlar Koluna teşekkür ediyorum. Ayrıca bu faaliyeti çok önemli bulduğu için bizzat kendi insiyatifiyle her türlü yardımı yapan Roermond Belediye Meclis Üyesi Selami Coşkun kardeşime özellikle teşekkür ederim.
Anadolu’nun bağrından köyünü ve kasabasını şehrini aile geçimini temin etmek için terk eden büyüklerimiz babalarımız dedelerimiz dilini dinini kültürünü bilmedikleri Avrupa ülkelerine iş umuduyla yola çıktılar. Kimileri Almanya kimileri Danimarka kimileri Fransa kimileri Belçika, kimileri de Hollanda’ya gelmişler.
1960 yılında Hollanda’da yaklaşık olarak 25 Türkun olduğu ve 1965 yılında bu sayı 9000 olmuş. 70’li yılların başında büyük bir göç veren Türkiye sadece Hollnda’ya gelen Türklerin sayısı ise 65000. Tabi bu göç akımı devam etti şuan burada yaşayan Türklerin sayısı 440 bin olarak bilinmektedir.
Buraya gelen büyüklerimizin yalnızca bir gayesi vardı bir kaç yıl çalışıp para kazanmak köyüne geri dönüp bir çift öküz almak tarla almak ev almak veya bir traktör almaktı. Ama zaman maalesef bu gayelerin çoğunu gerçekleştirdi ancak burada daha çok para kazanıldığı için ailesini ve çocuklarını da yanına getirdi.
‘Alamancı’ olduk ve geri dönmekte bir hayal oldu.
Gastarbeider, misafir işçi olarak gelen büyüklerimiz çocuklarını da buraya getirince sorunlar bitmedi aile geçimi çocuk eğitimi derken zorluklar zaman zaman aşıldı. ‘Gastarbeider’lıktan çıktık ‘Buitenlander’ olduk zaman ilerledikçe. Bizimde ismimiz değişti en sonunda ‘Allochtoon’ olduk. Yabancılara yalnızca işçi gözüyle bakan ‘Avrupalı’lar, bizler her alanda başarıyı yakalayınca hala bunu kabullenemediler. Bizler de artık sadece işçi sınıfından çıkıp yaşamakta olduğumuz bu ülkeye sahip çıkıp burada kalıcı olduğumuzu belirttik ve işçilikten kurtulup işveren olduk gençlerimiz yüksek eğitimli oldu ve günümüzde artık devletin her türlü hizmet veren kurum ve kuruluşlarında yer almaya başladık ve Ülke yöneticileri çıkarttık, milletvekillerimiz var. Buraya işçi olarak gelen büyüklerimizin çocukları ve torunları artık bu ülkenin birer evlatlarıdır ve eşit muamele beklemektedirler ama üzülerek söylemek isterim ki maalesef eşit davranılmıyor. İş pazarında, eğitimde zaman zaman ayrımcılıkla karşılaşıyoruz. Böyle durumlarla mücadele etmeliyiz ve gereken yerlere bu durumlarda şikayet etmeliyiz. Gittiği her yerde dilinden dininden kültüründen örf adet ve geleneklerinden taviz vermeden yaşayan bir milletiz bununla gurur duymalıyız. Her ne kadar 50 yıldır burada yaşasak da kimliğimizden hiç taviz vermeden bu toplumda yaşıyoruz ama ne hikmetse bir türlü yaranamıyoruz. Devlet tutturmuş bir uyum sağlama politikası. Bizler Hollanda anayasasına göre uyum sağladık, bir bakanın ve onun gibilerinin istediği gibi değil. Bizim uyum sağlama sorunumuz yoktur bunun altını çizerek söylüyorum. Bizi kabullenmeleri lazım bizim sorunumuz ‘Acceptatie’. Yüksek eğitimli gençlerimiz burada iş bulamadıkları için artık geleceğini anavatanımız Türkiye’de aramaktadır bu da güzel bir tablo. Bu demek oluyor ki yıllardır göç veren bir ülke artık yarım asır sonra bu ülkeleri geçmiş ve gençlerimize geleceklerini temin etmeleri için kapılarını açmıştır. Bu da bizler için çok önemli büyük bir gelişmedir.
Bizler her ne kadar burada yasasak da kökümüz Türkiye’de dallarımız ise buradadır.
Bizlerin bu ülkeye gelmesinde her türlü fedakârlığı gösteren birinci nesil büyüklerimize şuan bu dünyada olmayıp ebedi diyarda olan büyüklerimizi rahmetle anıyorum, ruhları şad olsun. Şuan hayatta olan büyüklerimize sağlıklı sıhhatli afiyetli uzun ömürler diliyorum.