Çin yıllardır müslüman Türklere uyguladığı baskıları artırarak resmileştirdi. Edinilen bilgilere göre namaz ve oruç yasağından sonra başörtüsü ve İslami semboller de yasaklandı.
Dünya Uygur Kurultayı Genel Başkan Yardımcısı Seyit Tümtürk Çin’in 1949’da Doğu Türkistan’i işgal etmesiyle başlayan zulüm ve asimilasyonun artık dayanılmaz boyutlara ulaştığını bildirdi. Siyasi önder, aydın, bilim adamı ya da din adamı gibi önderlerin tutuklandığını veya öldürüldüğünü belirten Tümtürk Çin’in işgal altındaki Doğu Türkistan topraklarında yaptığı zulumlere karşı uluslararsi toplumun sorumluluğunu yerine getirmesini istedi.
Tümtürk Aljazeera’nin web sitesinde yazdığı yazıda şunları söylemişti: “Son yıllarda Uygurlara yönelik çift dilli eğitim projesi adı altında ikili eğitim başlatılmıştır. Bu proje kapsamında her geçen gün Uygur Türkçesinin alanı daraltırılırken Çince yaygınlaştırılmaktadır. Bu çerçevede 6-7 yaşındaki yüzbinlerce Uygur çocuk ailelerinden yurtlarından koparılarak Çin’in iç bölgelerine zorla götürülmektedir. Amaç Komünist partiye sadık birer köle, kendi milletine karşı birer hain yetiştirmektir. Doğu Türkistan’da 1985 yılında yürürlüğe konulan bir uygulamayla şehirde yaşayanlara bir çocuk yapma kırsalda yaşayanlara iki çocuk kotası getirildi. Yaklaşık 29 yıldır uygulanan bu politika sonucu mahallelerdeki ajanlar vasıtasıyla tespit edilen 7-8 aylık hamile kadınlar bile doğuma birkaç hafta kala polis nezaretinde yakalanarak zorla kürtaj edilmekte. Zorunlu kürtaj sonucu milyonlarca bebek dünyaya gelmeden katledilmektedir. Bu uygulamayla Uygur nüfusunun artışının engellenmesi hedeflenmekdir. Çin işgalci yönetimi 1966-1997 yılları arasında Doğu Türkistan’ın Lobnor bölgesinde 11’i yer altında olmak üzere toplam 46 nükleer deneme gerçekleştirmiştir. Bunun sonucu olarak yüzbinlerce Uygur yaşamını yitirmiştir.
Doğu Türkistan’a göç teşvik edilerek bölgenin demografik yapısı Çinlilerin lehine değiştirilmiştir. Toprak reformu adı altında yerli halkın toprakları ellerinden alınmış ve Çinlilere dağıtılmıştır. Her türlü etnik, dinsel ve kültürel ayrımcılık devlet eliyle yapılmaktadır. Asimilasyonun aracı olarak Uygur ve Çinlilerin karma evlilikleri teşvik edilerek evlenenlere başta düğün masraflarının karşılanması olmak üzere ev, iş kredisi ile her türlü imtiyaz sağlanmaktadır. Çinin asıl amacı Doğu Türkistan’ı kendi koydukları Sincan (Sincan “yeni sınır”, “sonradan kazanılan toprak” anlamına gelmektedir) ismine uygun olarak asimile edip Çinlileştirmektir.”